Bayram yaklaşırken...

Pesah bayramı yaklaşırken, cemaatimiz bireylerinin gönüllü çalışmalarından yola çıkarak, İzmirli yönetmen Raşel Meseri'nin geçmişe tanık olma girişimine, gazetemize Şalomist ekine, Jak Belman'ın fotoğraf arşivine kısaca değindim.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
2 Nisan 2008 Çarşamba

Bir süredir gazetemizde çeşitli kurumlarda gönüllü olarak görev üstlenen hanımlarla gerçekleştirilen söyleşileri yayımlıyoruz. Tabi ki hanımların yanı sıra çok sayıda cemaat mensubu da yıllar boyu hiçbir karşılık beklemeden gerek dernek, gerek vakıf bünyelerinde özverili çalışmalarda bulunmaktadır.

Ve 10- 20 yılını, hatta tüm yaşamını belli bir hayır kurumuna adamış çok sayıda dindaşımız mevcuttur. Batı toplumlarında karşılıksız, gönüllü çalışma pek alışılagelmiş bir durum değildir; dernek veya kurumlarda çalışanlar profesyonel kişilerdir, hatta bazıları bu alanda eğitim görmüş uzmanlardır.

Oysa gönüllü çalışma yönündeki anlayış ülkemizde bir yaşam tarzı olarak benimsenmiştir. Ne var ki değişen ekonomik ve sosyal koşullar, gençler için çalışma şartlarının giderek ağırlaşması, büyük şehir trafiğinin zaman yönünden önemli kısıtlamalar getirmesi yeni kuşaklar için büyük bir eksi oluşturuyor.

Peki, cemaatimizdeki gönüllüler ordusunun beklentileri nelerdir? Bazen bir tiyatro gösterisi sonrasında seyircinin takdir ve alkışı, bazen ihtiyarlar yurdunda ihtimam gösterilen bir yaşlının duası…

Biz gazetenin gönüllü yazarları ise önemli bir toplumsal işlevi yerine getirdiğimizin bilincinde her zaman eleştiri ve farklı görüşlere açık olduk.

Bir övgü karşısında kim sevinmez, daha fazla motive olmaz ki? ... Ancak kimi zaman farklı duygular da yaşarız; bazen teknik bir nedenle bir yazının yanlış basılmasına üzülür, bazen de son dakikada manşet olabilecek önemli bir haberi yakalamanın heyecanını taşırız.

Geçtiğimiz hafta ‘Şalomist’ ekini elime aldığımda tüm Şalom yazarları gibi ben de etkilendim ve tebrik etmek için derginin editörü Joelle Pinto’yu aradım. Gerek biçim, gerekse içeriği ile ‘Şalomist’in son sayısı pek çoğumuzun beğenisini kazandı ve bu coşkuyu paylaştık. ‘Şalomist’ ekinde görev alan tüm arkadaşlarımı ve tasarımında büyük emeği geçen Bella Parlakşimşek’i kutlarım.

Pesah Bayramı öncesinde dernek ve kurumlarımız yoğun bir hazırlık içine girerler. Amaç girdi ve bağışları artırmak ve böylece ihtiyaç sahiplerine daha fazla katkıda bulunabilmektir.

Tabi ki bir yakınımıza, dostumuza iyi bayramlar dilemenin çağdaş iletişim araçları ile pek çok yöntemi vardır; SMS çekebilir veya elektronik posta gönderebiliriz. Ancak bir kurumdan bir tebrik kartı veya bir hediye gönderdiğimizde sadece dostumuzu hatırlamakla kalmaz bunun yanı sıra gereksinimi bulunanlara yardım elimizi de uzatmış oluruz.

* * *

İstanbul gibi İzmir de çarpık bir kentleşme serüvenini yaşadı, modernleşme adına eski değerler yok edildi,  tarihi doku yerini acımasız bir betonlaşmaya bıraktı.

Raşel Meseri, senaryosunu kaleme aldığı ve yönetmenliğini Nihan Şengül ile paylaştığı ‘İzmir deniz çocukları’ adlı 50 dakikalık belgeselinde, bahçelerinde meyve ağaçlarının yer aldığı, iki katlı cumbalı evlerden iki adımlık mesafede denize girildiği Karataş Mahallesi’ni anlatıyor. Bu ‘denizin deniz çocuklarına küsmeden önceki bir öykü’südür.

Film pek çok eski fotoğraf, 8 mm’lik belgeseli bir araya getiriyor ve o döneme tanıklık edenler geçmişi biraz içleri buruk, biraz da hüzün ile aktarıyorlar.

Raşel Meseri’nin de belirttiği gibi; “Evet… Tarih ve anılar bu bölgede yaşamış olanların belleğinde henüz güvencede… Ya sonra?..” Aynı soruyu sadece Karataş Mahallesi için değil, Türkiye genelinde sormamız gerekmez mi?

‘İzmir deniz çocukları’ dört dörtlük profesyonel bir çalışma ve ciddi bir arşiv araştırması… Belgeselin DVD’sinin edinilmesini ve izlenmesini öneririm.

Bir süre önce Viki Belman, nur içinde yatsın babası Jak Belman’ın belki yarım asır boyunca çektiği fotoğraflarının negatiflerini Şalom’dan başka bir kuruma vermeyi düşünmediğini belirterek gazetemize teslim etti. Bu güven bizler için büyük bir onurdu.

Yayın Yönetmenimiz Tilda Levi, Jak Belman’ı yitirdiğimiz günlerde şu satırları kaleme almıştı; “Jak Belman’a bize yaptıkları için teşekkür etmek yeterli mi, bilemiyorum. Ancak, benim içimde kalan uhde arşivinizle gerektiği kadar ilgilenmeyişimizdir; gerek gazete, gerekse toplum olarak.  Sahi, Bay Belman arşivi ne yapalım?”

Artık bu yanıta biz cevap aramalı ve cemaatimiz tarihinin uzun bir kesitini yansıtan bu arşivi en yararlı şekilde değerlendirmeliyiz.