Bir çınar devrildi...

Bu hafta cemaatimizin çok değerli bir bireyini, Eli Perahya'yı yitirdik. Bu yazımı, aklıselim ve bilge kişiliği ile kendinden genç kuşaklara örnek oluşturan Eli Perahya'nın eşi Klara'ya hitaben kaleme almayı tercih ettim.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
5 Mart 2008 Çarşamba

Sevgili Klara Perahya,

Ne denli kıymetli bir eş, bir hayat arkadaşı kaybettiğinizi biliyorum. Eli ve siz yaşamımda tanıdığım en uyumlu, en değerli çiftlerden biriydiniz, isimleriniz hep yan yana anılırdı. Hepimizden çok onun eksikliğini siz hissedeceksiniz, ama onsuz o hep yanınızdaymış gibi, yaşama dört elle sarılacak güce sahip olduğunuzu biliyorum.

Birlikte hiçbir zaman ön plana çıkmayı sevmediniz, yarım asırdır hep alçak gönüllülükle kendinizi iyilikseverliğe, ihtiyaçlıya yardıma adadınız, insani ilkeleri her türlü değerin üstünde saydınız.

Evet, Eli bir beyefendiydi, batı kültürünü özümsemiş, ama Sefarad kültüründen, köklerinden hiçbir zaman kopmamış bir beyefendiydi. Yıllar boyu gazetemizin Judeo-Espanyol sayfasında ‘La Huente’ başlığı altında ünlü düşünürlerin görüşlerini aktarması bunun bir kanıtı değil midir?

“No puedo suportar las palavras ke van mas leshos ke los aktos.  (Albert Camus.) (Davranışlardan daha ileri giden sözlere tahammül edemem.)

“Ser muy kritikado es envezes una prova de sukseso” (Friedrich Nietzsche) (Eleştirilmek bazen başarının bir kanıtıdır.)

“El ke pusha los otros a kumplir buenas aksyones es mas grande kel ke las realiza. (El Talmud) (Başkalarını iyi davranışlarda bulunmaya iteleyen onları yerine getirenlerden daha büyüktür.)

Eli Perahya’nın seçtiği bu deyişler bir ölçüde onun hayat felsefesini de yansıtıyordu.

Judeo-Espanyol dilinde gerçekleştirilen pek çok uluslararası konferansa cemaatimizi temsilen birlikte katıldınız, bildiriler sundunuz. Birlikte Fransızca- Judeo-Espanyol sözlüğünü hazırladınız.

Gezi amaçlı seyahatlerinizde bile ne denli enerjik bir çift olduğunuzu yakınlarımdan duydum. On yıl kadar önce bir Uzakdoğu turunda gençler yorgunluktan tükendiğinde Perahya çifti sabah yedide otobüsün başında hazır ve nazırdı.

Hahambaşı Onursal Müşaviri Eli Perahya’yı ne yazık ki yaşamının sadece belli bir kesitinde tanıdım. ‘Şalom’da 60 Yıl’ Almanak’ından 1957 yılında Hahambaşılık mütevelli heyetine, 1972’de Musevi Hahamhanesi Vakfı Yönetim Kurulu’na seçildiğini okudum. Uzun yıllar hahambaşılık müşaviri olarak görev aldığını, Barınyurt’un kurulmasında büyük katkıları bulunduğunu biliyorum.

Eli Perahya’nın girişimi olmasaydı belki Şalom Gazetesi de bugünlere gelemeyecekti? Avram Leyon’un hastalığının ilerlediği ve gazetenin bir süredir çıkmadığı 1983 yılındaki gelişmeler yine ‘Şalom’da 60 Yıl’ Almanak’ında şöyle aktarılmış:

“Moşe Grosman, Türk Yahudi Cemaati var olduğu sürece Şalom’un adını yaşatmak amacıyla, Avram Leyon’u ikna etmek için en uygun kişinin Eli Perahya olabileceğini düşündü. Leyon, askerlik arkadaşı Eli Perahya’nın sözüne çok güvenirdi. Kefil çıkması halinde Şalom’un satışını konuşabilirdi. Kefaleti üstlenmesiyle Eli Perahya, yanında İzidor Barouh ve Naim Güleryüz olduğu halde Avram Leyon’u hasta yattığı evde ziyaret etmeye karar verdi”.

60. yıl kutlamalarından sonra, maalesef rahatsızlığı nedeniyle etkinliğe katılamayan gazetemizin Judeo- Espanyol sayfası duayenlerinden Eli Perahya’yı ziyaret ettim. Bu ziyaretin üç amacı vardı; ilki Eli Perahya’ya geçmiş olsun demek, ikincisi yine Eli Perahya’nın tüm bilgeliği ile çözümlediği bir sorun hakkında kendisinden bilgi edinmek ve de ‘Şalom’da 60 Yıl’ kitabını armağan etmek. Eli Perahya nükteli bir tavırla kitabı eline aldı ve tartar gibi yaparak; “çok da ağır, belli ki çok değerli” dedi. Bu kendisini son görüşümdü.

Ateş düştüğü yeri yakar dense de Eli Perahya’nın kaybı hepimizi derinden etkiledi. O örnek kişiden birşeyler öğrenebildiysek ne mutlu bize.