İhmal edilmiş bir konu: “Soykırım’da Sefaradlar” (

Coya DELEVİ Kavram
31 Ocak 2008 Perşembe

MAKEDONYA- BATI TRAKYA: 1941’de Almanya, müttefiki Bulgaristan’a, işbirliğinin ödülü olarak, Batı Trakya, Makedonya ve Doğu Sırbıstan’ın bir bölümünün idaresini vermekle beraber, bu bölgelerde ve Bulgaristan’da da Yahudilere zorbalık ve şiddet empoze etti. 1943 Mart’ında, Bulgarlar Trakya’da tutukladıkları 4000 Yahudiyi ülkenin güney doğusundaki kamplara sürdüler. Onları, Sırbistan’dan getirdikleri 158 Yahudiyle birlikte, iki trenle Tuna kıyısındaki Lom kentine yolladılar. Viyana’ya götürülmek üzere dört tekneye yerleştirilen bu Yahudilerin bilinmeyen akibeti hakkında türlü spekülasyonlar yapıldı. Bazı çevreler, bu insanların asla Viyana’ya varmadıkları tezini savunurken, diğerleri, Viyana’ya varır, varmaz bu Yahudilerin Treblinka’ya ölüme yollandıklarını iddia etmektedir. Gerçekse, o insanların bir daha sağ olarak görülmemiş olmaları...

Aynı tarihlerde, Bulgar Polisi Yugoslav Makedonya’sındaki (Üsküp, Manastır) 7400 Yahudiyi gözaltına aldıktan sonra, hükümetin gereksinim duyduğu doktor ve eczacılarla, yabancı uyruklu 165 kişiyi serbest bıraktı. 22-29 Mart arasında Treblinka’ya gönderilenlerin tamamı katledildi. 29 Mart’ta Üsküp’ten hareket

eden

ve 2300 ü Manastır’lı olmak üzere, 2404 Yahudiyi taşıyan tren 5 Nisan’da Treblinka’ya vardı...

Sn.Bortnick özellikle ilginç bir noktaya değiniyor. Makedonya Yahudilerine son derece acımasızca davranan Bulgar Hükümeti, kendi ülkesindeki 50.000 kadar Yahudinin ölüm kamplarına yollanmasını engellediyse de, onlar gene de ülkedeki antisemit uygulamaların kurbanı oldular. 2.ci Dünya Savaşı sonrasında, çoğunluğu İsrail’e olmak üzere, göç veren Bulgar Sefarad Cemaati tam manasıyla küçüldü. Zamanla ilginç öyküler oluşturmuş olan bu durum,  kitaplara, filmlere konu olmuştur...

Almanya’nın diğer müttefiki İtalya’nın işgalindeki bölgelerde, Yahudiler, nispeten daha iyi koşullarda yaşamaya devam ettiler. Bunun üzerine, Yugoslavya’nın Alman işgali altındaki bölgelerinden ve Faşist Hırvatistan’dan, çoğunluğu Sefarad, 5.000 Yahudi, Adriyatik kıyılarındaki Dalmaçya’ya kaçtılar. Bir kısmı, (Musolini’nin yenilgisinden sonra) Almanlarca yakalandıysa da, çoğu, dağlardaki “Partizan”ların koruması altında hayatta kalabildiler. Tahminlere göre, 7.000-10.000 Yugoslav Makedonya’lı Yahudi (Aşkenaz-Sefarad) ölüm kamplarına yollandı... 1941-1943 arasında, Atina ve Güney Yunanistan da İtalyan kontrolü altındaydı. Öyle ki, buralara sığınan Yahudi nüfusu 1943’te 100.000’e ulaşmış durumdaydı. O senenin Eylül’ünde, İtalyanların yenilgisiyle, bu bölgelerin kontrolünü de ele geçiren Almanlar, Yahudilere şiddet uygulamaya başladı..

 Almanlara yardım etmeyi reddeden Hahambaşı Barzilay, Cemaatin tüm belgelerini yakarak kaçtı. Mart-Nisan 1944’te Atina’da 800, Larissa, Volos, Trikala, Yanya, Preveza gibi diğer Yunan kentlerinden de bir çok Yahudi tutuklandı. Bazı Rumların yardımıyla, Volos’tan kaçmayı başaranlar oldu. Atina’daki “Haydari” Kampında bekletildikten sonra, 1944 Nisanında, toplam 5200 Yahudi, trenlerle Auschwitz’e götürüldüler. Rodos ve Korfu Yahudileri de aynı akibeti paylaştılar... Öyle ki, 1944 yazı sonuna gelindiğinde, Yunanistan’ın savaş öncesi barındırdığı Yahudi nüfusun % 87’si soykırımda yok olmuştu... Felaketin en yoğunu Selanik’te yaşandı.

DİĞER YUNAN ADALARI... 21 Mayıs 1944’te, Girit Yahudileri, gemiyle Resmo Limanından (sürgüne) yollandılar. Ne var ki, Müttefik kuvvetlerin torpillediği ve sulara gömülen gemiden hiç kimse kurtulamadı. İon Denizindeki Adalar (4*) 2.ci Dünya Savaşı’nda İtalyan ve Alman işgali altındaydı. Savaş öncesi, Korfu Adası’nda değişik etnik kökenli 2.000 Yahudi arasında, Rumca konuşan Romaniot’lar, ana dilleri Judeo-Espanyol olan Sefaradlar ve italyan’ca konuşan İtalyan Yahudileri bulunmaktaydı...1943’te İtalyanların teslim olmalarından sonra, Almanlar adadaki 1800 Yahudiyi, 10 Haziran 1944’te Auschwitz’e  yolladılar ve hemen, hemen tümü yok edidi. (200 kadarı adada Hiristiyan evlerinde gizlenebilmişti) Ölenlerin arasında, kendilerine yapılmış olan “Sonderkomando” teklifini reddedip, ölümü seçen 435 Yahudi de vardı... Zenta Adası’nın öyküsü oldukça değişik: Vali Lukas Carrer ve Papaz Krisostomos’un girişimleri sayesinde, adada yaşayan 275 Yahudinin tümü ölüme gitmekten kurtuldu...

VOLOS VE (daha az kayıp veren) DİĞER YÖRELER... 25 Mart 1944’te, Almanlar, Volos’ta yaşayan 800 Yahudinin sürülmesini emretti. Rav Pesah, Patrik Yoakim ve direnişçilerin çabalarıyla, yalnızca 130 Yahudi kötü kaderlerinden kurtulamadı. Ayrıca, yardımsever birkaç kişinin ve direnişçilerin özverili çalışmalarıyla, Trikkala, Larissa, Çalkis ve Pelopones’te de  fazla can kaybı olmadı.

SIRBİSTAN VE HIRVATİSTAN’DA YEREL KATLİAMLAR... Yugoslavya’nın bazı bölgelerinde, Yahudiler kamplara yollanmadan katledildiler. Çoğunluğu Sefarad olmak üzere, Sırbistan’da, başkent Belgrat’ta yaşayan 11.000 Yahudiyle birlikte, toplam 16.000 olmak üzere, Smederevo, Niş ve diğer kentlere yerleşmişlerdi. Nisan 1941’de Nazilerin ülkeye girmeleriyle beraber,Yahudilere şiddet uygulanmaya başlandı. Ağır işçi olarak çalışma kamplarına yollanan 16-60 yaş arası tüm erkekler, SS ve “Wehrmacht” (Alman askerler) üyeleri tarafından öldürüldüler. 7.500 kadın ve çocuk, hapsedildikleri, Belgrat yakınındaki Zemun’un “Sajmiste” kampında, kamyonlarla getirilen zehirli gazlarla, caniyane bir şekilde  katledildiler. Bu suretle, Sırbistan Yahudilerinin % 90’ı, ölüm kamplarına bile gönderilmeden, yani 14.500 kişi kendi ülkelerinde yok edildiler...

2. Dünya Savaşı Avrupa’sının en korkunç cinayetlerinin işlendiği ülke Hırvatistan oldu. Bosna-Hersek’te 9.000’i Sefarad, 14.000 Yahudi yaşıyordu. 17 Nisan 1941’de Saraybosna’yı işgal

eden

Almanlar, Sefarad Sinagogunu yerle bir ettiler, yüzlerce Yahudiyi tutuklayıp öldürdüler. Pavloviç liderliğindeki Faşist “Ustaşa”(5*) kuvvetleri de savaş boyunca Almanlara yardım etti, 800.000 Sırplıyı katletti. Hırvatistan, Nazilerin tüm “Anti-Judaik” stratejilerini uyguladı, Yahudilerin mallarını gasp etti, kollarına Sarı Yıldızlı bandı takma zorunluluğunu getirdi. Bu arada, Bosna’lı bir çok Yahudi, İtalyanların kontrolündeki Dalmaçya’ya kaçmayı başarabildi...

1941 sonbaharında, Saraybosna ve diğer kentlerdeki Yahudi erkeklerin çoğu, gönderildikleri “Jasenovac” gibi çalışma kamplarındaki gayri insani koşullardan ötürü can verdi. Bir kısmı da hunharca öldürüldü. Kadınlar da benzer bir sonla karşılaştı. Canlı kalabilenler, Almanlar tarafından Polonya’daki ölüm kamplarına gönderildi. Makedonya bölgesinde, soykırım süresince, çoğunluğu Sefarad, 60.000 Yahudi yok edildi. Bir kısmı, arkadaşları ya da komşularında gizlenerek, veya  dağlardaki “Partizan”lara katılarak canlarını kurtarmayı başarabildi.

Yazının başında belirttiğimiz gibi, büyük çoğunluğu Türk-Osmanlı kökenli Sefarad, XX. asrın başlarında Fransa, Belçika, İtalya gibi Avrupa ülkelerine göç etmişti. Nazizm dönemindeki yıkımı araştıran Serge Klarsfeld’in raporlarına  göre, ölüm kamplarındaki 80.000 Fransız Yahudisinin 5.000’i Türk kökenli olup, 1.300’ü de T.C vatandaşıydı. Ayrıca, 140 Bulgar, 53 İsrail, 1499 Yunanistan, 133 Yugoslavya, 2 Lübnan, 17 Suriye, 18 Mısır v.s uyruklu Yahudi de vardı...

Aralarında, Selahattin Ülkümen’in de bulunduğu  Türk diplomatların çabalarıyla, Avrupa’da ve Rodos’ta, 2.000’i aşkın Türk uyruklu Sefarad kurtarılmışsa da, (6*) kalanları, diğer Avrupa Yahudilerinin acı yazgısını paylaştı... Soykırım, her Yahudiyi derinden etkileyen bir felaket... Çünkü, toplumumuzun her ferdi, bu felaketin bir “kurtulanı” gibi görülmelidir. Bu korkunç olayların nasıl geliştiğini bilmek, nedenlerini tanımak, hatırlamak ve anmak... Bunlar bizlerin en kutsal görevi... Diğer görevimiz de, Nazilerce, nerdeyse tamamı yok edilen (ya da edilmeye çalışılan) kültürümüzü, atalarımızın ve “Holokost” ta yitirdiğimiz din kardeşlerimizin de lisanı olan Judeo-Espanyol’u yaşatmak...           

 

Çevirmen notu: R. A. Bortnick, yazısında, yararlandığı kaynakları ayrıntılarıyla belirtmiştir. (“EL Amaneser”: No.27) Bunları, sınırlı yazımda nakletmek olanaksız... Ancak benim, bazı kişisel notlarım olacaktır. C.D.  

 

(1*)-İon Adaları, Yedi Ada olarak bilinen, Yunanistan’ın Batı kıyısı açıklarında adalar grubu.

(2*)-“Ustaşalar”, II. DünyaSavaşı sırasında, bağımsız Hırvatistan devletini yöneten aşırı milliyetçiler.  Hırvat olmayan nüfusa terör uygulayıp, Ortodoks Sırpları ve Yahudileri kitle halinde katlettiler.

(3*)-Nazi Almanya’sının amansız pençesinden sayısız Yahudiyi kurtarmış olan bu diplomatlar, “YAD VASHEM” (Soykırım kurbanlarını ve kahramanlarını anma Kurumu) tarafından, “Righteous Among the Nations” (Uluslararası Dürüst) unvanıyla onurlandırılmışlardır. C.D.

(4*)-“Centropa Projesi” kapsamındaki çalışmalar gibi...

(5*)-Coya Delevi-“Şalom” 31.01.2007/  sh. 9.

“Epitaf”ın çevirisi: “Avrupa’nın değişik ülkelerinden, çoğunlukla Yahudi, bir buçuk milyon erkek, kadın ve çocuğun Nazi’ler tarafından yok edildiği bu yer, insanlık için ebediyete kadar bir sembol ve umutsuzluk çığlığı olsun.”

(6*)-“ŞALOM” okurları, İstanbul’da yaşamını yitirmiş merhum Selahattin Ülkümen’i ismen de olsa tanırlar. 1943-44 yıllarında Türkiye’nin Rodos Konsolosu iken, ailesinin  ve kendi yaşamı pahasına, 42 Yahudiyi Nazilerin Ölüm Kamplarından kurtarmıştır. Sn. Ülkümen’i, yakını olan bir arkadaşım sayesinde, az da olsa tanıdım. Bende onun, bir kaç söz yazıp, imzaladığı, “Bilinmeyen Yönleriyle bir Dönemin Dışişleri” adlı anı kitabı bulunmaktadır. İlginç belgeler, bilgiler içeren “dokümanter”i “Gözlem” 1993’te yayınladı. (halen mevcut) C.D