Tartişmali ziyaret

Ürdün`den sürüldükten sonra 2001 yılından beri Şam`da yaşayan HAMAS`ın siyasi lideri Halid Meşal ve beraberindeki heyetin Ankara`da kabul edilmesi tepkilere neden oldu. Türk medyasının büyük bölümü ve 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu zamansız ziyareti eleştirdi.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
22 Şubat 2006 Çarşamba

HAMAS’ın Ankara ziyaretinin tepkileri hala sürüyor. ABD ve İsrail tarafından olumsuz karşılanan bu kararın yankıları daha uzun süre tartışılacağa benziyor.
Ziyaretin resmi veya gayrı resmi nitelik taşıması, mimarının kim olduğu bu aşamada artık  fazla önem taşımıyor. AKP iktidarının Rusya’dan da aceleci davranarak HAMAS’ın ilk diplomatik başarısına vesile olması beklenmiyordu.
Uluslararası toplumun HAMAS’ın önüne koyduğu koşullar açık: İsrail’in tanınması, silahsızlanma ve şiddetten vazgeçme. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, kısa süreli görüşme sırasında, aynı doğrultuda mesajlar iletti. Ancak Halid Meşal’ın; "Tavsiyeleri önemsiyoruz" yanıtı tatminkar olmaktan oldukça uzaktı. Nitekim, Filistin Parlamentosu’ndaki yemin töreninde, Mahmud Abbas’ın İsrail ile varılan anlaşmaların tanınması çağrısının reddedilmesi HAMAS’ın yumuşama  ve ilkelerinden ödün verme yönünde hiç niyeti olmadığını ortaya koyuyor. HAMAS’ın söylemleri de halen bu doğrultuda.
AB için kırmızı çizgi HAMAS’ın hükümete girmesidir. Oysa İsrail, HAMAS’ın Filistin Parlamentosu’nda çoğunluğu ele geçirmesi ile kırmızı çizginin aşıldığı ve bu örgütün varlığının İsrail için büyük tehlike oluşturduğu görüşünde. Bu bağlamda İsrail hükümeti tarafından sert tedbirlerin alınması, aşamalı olarak Filistin ile her türlü bağın kesilmesi, para akışının durdurulması, İsrail’e çalışmaya giden Filistinlilerin hareketlerinin kısıtlanması, Gazze’den Batı Şeria’ya geçişlerin önlenmesi gündemde.
İsrail Başbakanlık Sözcüsü Raanan Gissin’in, "Biz Abdullah Öcalan ile bir araya gelsek siz ne hissedersiniz?" sorusunun pek diplomatik olmadığını kabul etmek gerekir.
Kaldı ki, İsrailli yorumcular bu tepki üzerinde fazla durmayarak, iki ülke arasındaki telefon tartışmasının ilişkileri etkilemeyeceğini belirttiler. Türkiye’nin ABD tarafından diplomatik yoldan kibarca uyarılması, Meşal’ın Türkiye’de en düşük düzeyde karşılanması için ikna edilmesi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın heyetle görüşmesinin engellenmesi ve Dışişleri Bakanı’nın doğru mesajları iletmesi yorumcular tarafından uluslararası toplumun bir başarısı olarak değerlendirildi.
Ancak terör örgütleri listesinin başında yer alan, bombalı intihar saldırılarında yüzlerce günahsız sivilin yaşamını yitirmesine neden olan HAMAS’ın salt "demokratik" bir seçim sonucu çoğunluğu kazanması terör örgütü kimliğinden vazgeçmedikçe ziyarete gerekçe oluşturmamalıydı.
Almanya’da Nazi iktidarının demokratik seçimlerle iş başına geldiğini unutmamak gerekir. Demokratik şekilde seçilmek partinin demokratik bir yapıda olduğunu kanıtlamaz.
Bu noktada El Fetih’in de başlangıçta bir terör örgütü olarak yola çıktığı ve zamanla değişime uğradığı, Arafat’ın elini sıkmayacağım diyen Ariel Şaron’dan daha şahin görüşlere sahip Binyamin Netanyahu’nun bile başbakanlığı döneminde Filistinli lider ile bir araya geldiği ileri sürülebilir. Ancak HAMAS şimdilik böylesi bir dönüşüm sağlamaktan oldukça uzak görünüyor.
HAMAS’ın henüz hükümeti oluşturmadığı ve oluşturacağının da kesinlik kazanmadığı, Filistin’de 6Nj ay içinde seçimlerin yenilenmesine kadar farklı senaryoların gündeme geldiği bir ortamda bu emrivaki veya önceden planlanmış ziyaretin ve ziyarete yeşil ışık yakılmasının ülkemize uluslararası toplumda  bir artı kazandırdığı söylenemez.