Ürdün`den sürüldükten sonra 2001 yılından beri Şam`da yaşayan HAMAS`ın siyasi lideri Halid Meşal ve beraberindeki heyetin Ankara`da kabul edilmesi tepkilere neden oldu. Türk medyasının büyük bölümü ve 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu zamansız ziyareti eleştirdi.
HAMASın Ankara ziyaretinin tepkileri hala sürüyor. ABD ve İsrail tarafından olumsuz karşılanan bu kararın yankıları daha uzun süre tartışılacağa benziyor.
Ziyaretin resmi veya gayrı resmi nitelik taşıması, mimarının kim olduğu bu aşamada artık fazla önem taşımıyor. AKP iktidarının Rusyadan da aceleci davranarak HAMASın ilk diplomatik başarısına vesile olması beklenmiyordu.
Uluslararası toplumun HAMASın önüne koyduğu koşullar açık: İsrailin tanınması, silahsızlanma ve şiddetten vazgeçme. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, kısa süreli görüşme sırasında, aynı doğrultuda mesajlar iletti. Ancak Halid Meşalın; "Tavsiyeleri önemsiyoruz" yanıtı tatminkar olmaktan oldukça uzaktı. Nitekim, Filistin Parlamentosundaki yemin töreninde, Mahmud Abbasın İsrail ile varılan anlaşmaların tanınması çağrısının reddedilmesi HAMASın yumuşama ve ilkelerinden ödün verme yönünde hiç niyeti olmadığını ortaya koyuyor. HAMASın söylemleri de halen bu doğrultuda.
AB için kırmızı çizgi HAMASın hükümete girmesidir. Oysa İsrail, HAMASın Filistin Parlamentosunda çoğunluğu ele geçirmesi ile kırmızı çizginin aşıldığı ve bu örgütün varlığının İsrail için büyük tehlike oluşturduğu görüşünde. Bu bağlamda İsrail hükümeti tarafından sert tedbirlerin alınması, aşamalı olarak Filistin ile her türlü bağın kesilmesi, para akışının durdurulması, İsraile çalışmaya giden Filistinlilerin hareketlerinin kısıtlanması, Gazzeden Batı Şeriaya geçişlerin önlenmesi gündemde.
İsrail Başbakanlık Sözcüsü Raanan Gissinin, "Biz Abdullah Öcalan ile bir araya gelsek siz ne hissedersiniz?" sorusunun pek diplomatik olmadığını kabul etmek gerekir.
Kaldı ki, İsrailli yorumcular bu tepki üzerinde fazla durmayarak, iki ülke arasındaki telefon tartışmasının ilişkileri etkilemeyeceğini belirttiler. Türkiyenin ABD tarafından diplomatik yoldan kibarca uyarılması, Meşalın Türkiyede en düşük düzeyde karşılanması için ikna edilmesi, Başbakan Tayyip Erdoğanın heyetle görüşmesinin engellenmesi ve Dışişleri Bakanının doğru mesajları iletmesi yorumcular tarafından uluslararası toplumun bir başarısı olarak değerlendirildi.
Ancak terör örgütleri listesinin başında yer alan, bombalı intihar saldırılarında yüzlerce günahsız sivilin yaşamını yitirmesine neden olan HAMASın salt "demokratik" bir seçim sonucu çoğunluğu kazanması terör örgütü kimliğinden vazgeçmedikçe ziyarete gerekçe oluşturmamalıydı.
Almanyada Nazi iktidarının demokratik seçimlerle iş başına geldiğini unutmamak gerekir. Demokratik şekilde seçilmek partinin demokratik bir yapıda olduğunu kanıtlamaz.
Bu noktada El Fetihin de başlangıçta bir terör örgütü olarak yola çıktığı ve zamanla değişime uğradığı, Arafatın elini sıkmayacağım diyen Ariel Şarondan daha şahin görüşlere sahip Binyamin Netanyahunun bile başbakanlığı döneminde Filistinli lider ile bir araya geldiği ileri sürülebilir. Ancak HAMAS şimdilik böylesi bir dönüşüm sağlamaktan oldukça uzak görünüyor.
HAMASın henüz hükümeti oluşturmadığı ve oluşturacağının da kesinlik kazanmadığı, Filistinde 6Nj ay içinde seçimlerin yenilenmesine kadar farklı senaryoların gündeme geldiği bir ortamda bu emrivaki veya önceden planlanmış ziyaretin ve ziyarete yeşil ışık yakılmasının ülkemize uluslararası toplumda bir artı kazandırdığı söylenemez.