Dünyayi değiştirmek

Bilinen öyküdür: Adamın birinin, yolda avuç açan dilenciyi boylu boyunca süzdükten sonra, "Gücün yerindeyken neden çalışmıyorsun?" diye sorması üzerine dilenci...

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bilinen öyküdür:
Adamın birinin, yolda avuç açan dilenciyi boylu boyunca süzdükten sonra, "Gücün yerindeyken neden çalışmıyorsun?" diye sorması üzerine dilenci,
-Ben sizden sadaka istedim beyim, öğüt değil, demiş.
Gerçekten de hangi konumda isterse bulunsunlar, maddesel yardım dışında, yalnızca öğüt isteyen insan sayısını bilmemiz olanaksızsa da, çok fazla olduğunu sanmıyorum. Hele aldığı öğütleri, sorunlarını çözmek için uygulayan var mıdır, bilmiyorum. Çoğunlukla her konuda kendi aklımıza güvenir, başarılı olduğumuzda da, bunu kendi olanaklarımızla gerçekleştirdiğimiz için, hem özgüvenimizi güçlendirir, hem de daha mutlu duyumsarız. Bu yüzden, yaşanmış deneyimlerden damıtılmış öğütlerle ne denli ilgili görünüyorsak da, onları uygulamaktan çok yaşayarak, kendimizi geliştiriyoruz.
Dönemler değişse de, insan yapısı değişmiyor. Hepimiz aynı yollardan geçtik, gençliğin aynı coşkusunu yaşadık, yaşıyoruz. Kanımızın kaynadığı günlerde, çok kez yerleşik kimi kural ve düşünceleri değiştirebilme gücünü içimizde duyumsarken, hangimiz yaşlıların öğütlerine kulak verdik? Sandık ki, bizimle benzer düşünceyi paylaşan gençlerle birlikte, görüşlerimizi başkalarına benimsetebilir, dünyayı değiştirebilirdik! Bir süre, yerleşik değerlere, inançlara, bize dayatılmak istenen düşüncelere karşı çıktık, onları içimizde ya da aramızda sorguladık.
Kuşkusuz kimi deneyimleri kazanıp, olgunlaşıncaya kadar... Sonra öğüt verme yaşı geldiğinde de, yıllar önce üstlendiğimiz rollerin değiştiğini, şaşkınlıkla izliyoruz.
İngiltere’de, Westminister Katedrali’nin bodrumunda, bir din adamının mezar taşı üstünde şu sözler yazılıymış:
"Genç ve özgürken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek istedim.
Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım.
Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece ülkemi değiştirmeye karar verdim; ama o da değişeceğe benzemiyordu.
İyice yaşlandığımda artık son bir gayretle, sadece ailemi ve kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim.
Ve ölüm döşeğinde yatarken, birden fark ettim ki önce kendimi değiştirseydim, ailemi ve yakınlarımı da değiştirebilirdim. Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, ülkemi daha ileri götürebilirdim. Kim bilir belki dünyayı bile değiştirebilirdim."
Bu mezar taşındaki iletinin benzerlerini, birçok öyküde okumuşuzdur. Aslında söylemek istenen, yılların birikimi ve kazanılan deneyimler doğrultusunda, kişinin kendi benliğini değiştirme ve geliştirmeden, bir başkasını etkilemede başarılı olamayacağıdır.
Daha da önemlisi, asıl olan eylemdir, söz değil. Kendimiz örnek olamadığımız sürece, bir başkasından sözlerimizin uygulanmasını beklemek, ne derece gerçekçi sayılabilir?
Mezar taşında yazıldığı gibi...
Kim bilir, önce kendimizi değiştirerek, belki dünyayı bile değiştirebiliriz!