KAPATILAN KAPILAR

Luiza UÇKİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Rahel ve Eli birbirine yakın iki kardeştirler. Tüm sırlarını birbirleriyle paylaşırlar. Dayanışma dolu bir aile ortamında sorunlarını en aza indirgeyip huzurluca yaşarlar. Herşey bir rüya gibi büyüleyicidir. Ebeveynleri onların arasındaki bu tılsımlı bağdan çok hoşnuttur. Hep onlarla iftihar ederler.
Yıllar geçer. Bu iki kardeş evliler kervanına katılırlar. Kendi ailelerini kurarlar. Kimsesi olmadığından mal varlığı Rahel ve Eli’ye kalacaktır. Miras işlemlerinde pürüzler çıkar. Avukatlarla uğraşırlar. Biraz da eşlerinin dolduruşuyla bu iki canciğer kardeş çatışmaya düşer. Bu olay kapanmaz. Her fırsatta yüze vurulur. Derken bir gün tüm aile bir bayram sofrasında oturken kavgaya dönüşür. İki taraf da hiç de hoş olmayan sözler sarfeder. Kavga alevlenir. Eli: “Bir daha asla seninle konuşmayacağım. Bu iş burada bitmiştir” der. Rahel de birtakım sözlerle aynılarını yineler. Kardeşlerin birbirinden ayrı kalacakları sürgün yılları başlamıştır. Anneleri ve babaları bu duruma çok üzülürler. Her ikisini de ikna etmeye çalışırlar ama bir çözüm bulamazlar.
Yıllarca bu iki kardeş iki düşman aileyi oynar. Konuşmazlar, görüşmezler, birbirlerinin isimlerini bile anmazlar. İkisi de hayatlarını kendi ailelerine adarlar.
Babaları bu sıkıntıyla gider. Son yolculuğunda bile birlikte olmazlar. İki zıt kutup misali otururlar. Etraflarına bu konu hakkında ses geçirmeyen bir duvar örerler. Kim ne konuşursa konuşsun duymazlar.
Eli’nin iki oğlu vardır. Bu iki kardeş hiç anlaşamaz. Evde hep bir kavga süregelir. Eli: “Çocuklar bu kavga yeter. Siz kardeşsiniz. Kardeşlik en güzel dayanışma örneğidir. Birlikte olun. Birbirinize yardım edin. Anneniz de ben de çok üzülüyoruz. Neden bize bunu yaşatıyorsunuz ki?” deyince büyük oğlu: “söyleyene bak. Sen de kadeşinle senelerce küssün baba. Kimbilir babaannem ne kadar üzülüyordur? Sen ona bunu yaşattırırken onun ne kadar üzüldüğünü hiç düşündün mü? Kardeşimle anlaşamıyoruz. Aynen seninle Tant Rahel gibi. Ne yapalım?” diye konuşur. Eli cevap veremez.
Aynı zamanlarda Rahel de çocuğunun okulunda bir seminere katılmıştır. Konuşmacı “Bu haftaki konu başlığımız: öfke. Şimdiki nesil çocukları mutsuz, asabi. Neyi alıp veremiyorlar? Diye düşünebilirsiniz. Çocuklarımız; bizim ellerimizle şekil verdiğimiz hamur kalıpları gibidirler. Bizi örnek alırlar. Hepimizin yaptığı büyük bir hata var. Çoğumuz yapıyor bunu. Öfkeliyken kapılarımızı kapatmak. İnsanlar sinirliyken öyle laflar sarfeder ki, bir video kamerasıyla sizi çekseler inanamazsınız kendinize. İyisi mi sinirlenince üç kere derin nefes alın. Sakinleşin mantıklı olmak için bunu yapın. Öfkeyle kalkan zararla oturur, demişler. Yoksa kapattığınız kapılar bir gün er ya da geç suratınıza çarpacaktır. Çocuklarınıza karşı da öfkeli davranışlar sergilemeyin. Unutmayın onlar sizin aynalarınızdırlar” diye açıklar. Rahel düşünceli düşünceli okuldan çıkar. Hep ağabeyiyle kavga ettiği o dakikalar canlanır gözünde. Ağabeyi ona çok kötü laflar söylemiştir. Peki o ne söylemiştir? Hatırlamıyordur bile. Öfke anında o da kendini kaybetmiştir. Otobüse biner. Camdan dışarıyı seyrederken birden ağabeyini görür. Arabasının önündedir. Çocuklarıyla arabasına biniyordur. Kalbi yerinden çıkacak gibidir. Küçük oğlu aynen Rahel’in babasına benziyordur. Bir tuhaf olur. Yeğeni, babasının kopyası gibidir. Çok duygulanır. Bu çocuklar onun kanından canındandır ama ondan çok uzaktalardır. Ağabeyine bakar iyice. İçi ürperir, heyecan sarar tüm bedenini. Belli ki çok özlemiştir aslında onu. Kendi kendine: “Acaba o da beni özlemiş midir? Zannetmem. Benden nefret ediyordur. Söylediği cümleler kulaklarımda hala. Hiç unutmadım ki! Kesin beni görmek bile istemiyordur” diye düşünür. Ardından Eli’ye yurt dışında bir iş teklifi gelir. Eli bu cazip teklif için ailesiyle birkaç yıllığına yurtdışına gider.
Rahel sürekli ağabeyini düşünür. Gece uykularına bile girer. Hep düşüncelidir. O hafta okuldaki seminere katılır yine. Konuşmacı: “Bu sefer ki konu başlığımız: affetmek. Kavgalı olduğunuz bir kişiyi affetmeye niyetlenince hep gururumuz devreye girer. Ardından sanki mantıklıymış gibi hayır deriz. Peki neden? Mutluluğumuzu engelleyen en kötü canavara hoşgeldin dediniz işte. Bu canavar siz insanları affetmedikçe içinizi yavaş yavaş kemirecektir. Sizi mutsuz birine dönüştürecektir. O kişi size ne yapmış olursa olsun onu affedin. Göreceksiniz çok şey kazanacaksınız. En önemlisi mutluluğunuz tekrar avucunuzun içine girecek. Geç kalmayın. Haydi ne duruyorsunuz o canavarı yenin” diye söyler.
Eli’yi düşünür. Şimdi o çok uzaklardadır. Kim bilir nerededir? Kavgalıyken onunla aynı şehirde olmak bile güzeldir. Kendini yapayalnız hisseder. Çok susamıştır. Kardeşine ne yapacaktır. Bu geçen yılların kıymetini bilememiştir. Şimdi varlıklıdır. Herşeyi vardır ama kardeş özlemi içini kavuruyordur. Bir gün ağabeyinin bir iş için yurda geldiğini duyar. Onu, babasının mezarında bulur. Ağabeyi onu görmemiştir. Birden ağzından şu söz çıkar: “Eliko” deyince Eli döner Rahel’i görür. Küçükken birbirlerini hep “Eliko” ve “Rahelika” diye çağırmışlardır. Eli bir an bile durup düşünmeden Rahel’e sarılır. Öper koklar, yine sarılır. Dakikalarca sarılırlar hiç konuşmadan. Öylece kalakalırlar. Ağlarlar ağlaşırlar konuşmadan. Ardından Rahel “Beni affet sana kötü sözler söyledim. İnan bana...” der demez Eli: “Asıl sen beni affet. Ben de sana hoş olmayan sözler sarfettim. Anamızı babamızı çok üzdük be Rahelika. Şimdi bir ebevyn olunca anlıyor insan. Çocuklar kavga edince çok üzülüyorum. Kim bilir onlar ne sıkılmışlardır? Gençken insan bunları idrak edemiyor. Ne çok harap ettik onları. Ah! Küçük bir çocukken her gece Allah’a şürkederdim biliyor musun? Senin gibi bir kızkardeş gönderdiği için Allah’a teşekkür ederdim. Herşeyime koşardın. Benim için canını bile verecek kadar severdin beni. Bu sevgiyi hissetmek çok güzeldi. Geceler boyu oturur konuşurduk. Dertleşirdik. Hep birbirimizi kollardık. Parmakla gösterilen iki kardeştik. Sevgin içimi ısıtırdı. Neden böyle olduk? Bilemiyorum” deyip hıçkırmaya başlar. Rahel: “Bundan sonra aynı hataları yapmayalım. Senelerce sana, yeğenlerime hasret kaldım. Artık sizlerle bir hayat istiyorum. Her anını doya doya yaşayalım. Çocuklarımızı birlikte büyütelim. Yine sorunlarımıza paydaş olalım. Öfkeyle bir anda kapattığımız kapıları şimdi ardına kadar açalım. Tamam mı, Elikom” diye belirtir.
Eli buna çoktan razıdır. Eli’nin ailesini alıp birlikte Rahel’in evine giderler. Eli: “Çocuklar, bakın bu benim canım kardeşim Rahelikam. Hep size anlatırdım onu. Nasıl da babamları atlatıp gece yarısı diskoya giderdim Rahel’in yardımıyla” deyince çocuklar. “Tamam baba. Yüz kere anlattın. Hepsini biliyoruz” der. Gülüşürler bu iki kardeş yan yana omuz omuza olması gerektiği gibi...