Evlilik ya da dostluk

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Gazetede küçük bir haber: 71 yıllık evli bir çift dört saat arayla ölmüş. Bu çiftin, evli kaldıkları sürede içtikleri su bile ayrı gitmezmiş. Her zaman kol kola gezmişler, biri olmadan diğeri yemeğini yememiş, aynı zevkleri paylaşmışlar, birlikte balık avlamışlar, aynı televizyon dizilerini izlemişler. Bu çift, tüm evlilikleri süresince, yalnız ikinci dünya savaşı sırasında, kocanın askerlik hizmeti yüzünden ayrı kalmışlar.
Bu soylu bağlılığın –bir bakıma bağımlılığın-  karşısında söyleyecek söz bulamıyorum!
Herkesin birbirini aldattığı, hoşgörünün bir erdem olmaktan çıktığı, sevginin çıkarla ilişkilendirildiği gazetelerin toplum haberleri arasında çıkan bu çiftin kısa öyküsü, yalnızca şaşırtmakla kalmıyor, düşündürüyor. Aynı zamanda hem kendimizin, hem de çevremizdekilerin ilişkilerini yeniden sorgulama fırsatı doğuyor.
Evlilik bağlarıyla ilgili ne zaman bir haber, bir makale ya da bir deneme okusam, Halil Cibran’ın şu sözlerini anımsarım:
“Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın.
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gel- git ile çalkalanan bir deniz olsun sevgi.
“Birbirinizin kadehini onunla doldurun, ama aynı kadehle eğilip içmeyin.
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın.
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte ama ikinizin de birer yalnız olduğunu unutmayın.
Çünkü lâvtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır.
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın.
Çünkü ancak hayatın elidir yüreklerinizi saklayacak olan.
Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın;
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da birbirinden ayrıdır.
Bir servi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez.”
Bana göre bu birkaç söz, evlilik danışmanlarının, psikologların bilimsel yaklaşımlarından daha çok şey söylüyor. Her ne kadar Cibran, haberini okuduğumuz çiftin birlikteliklerinden farklı bir görüşü dile getiriyorsa da, karşılıklı saygı ve sevginin, bu uzun soluklu ilişkide ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor.
Aslında bu dizeleri, önce bir yazarın bir alıntısı olarak okumuştum, başlığı da yoktu. O gün bunlar, benim için dostluğu tanımlayan sözler olarak görünmüştü. Özenle seçilmiş her bir sözcük, bu ilişkinin niteliklerini ortaya koyuyordu sanki. Bu gün, yine aynı gözle baktığımızda da, düşünce ufkumuza yeni boyutlar getirebilir.
Evlilikte karşılıklı beklentiler bir yana...
Bir yuva kurmak için yürekleri tutuşturan ilk kıvılcım aşk da olsa, bunu ne kadar zaman canlı tutabiliriz? Bu, yıllar içinde hoşgörü ve özveriyle beslenen, sevgi ve dostluk ilişkisine dönüşemediği sürece, birliktelikler her zaman yıpranacaktır.
Ölüme değin sürecek bir ilişki için, Cibran’ın sözlerine şu başlığı koyabilirim:
Evlilik ya da Dostluk!