Lido`nun gazeteci dostlari

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Sahil lokantaları Adalar’la özdeşleşmiş mekanlardır. Yol üstünde buzdolaplarında teşhir edilen balıkları; kiminde içi su dolu plastik leğenlerde halen canlı olanları; ve tabii mezesi, rakısı ile hem damağa hem göze hitap eden kıyı lokantalarında keyifli bir yemek istiyorsanız, hafta arasını yeğleyeceksiniz.
Doğma büyüme Adalı olduğumdan nerenin, ne zaman ya da niçin el değiştirdiğini az çok (!) bilirim. Kimilerini beraberlerinde götürdükleri için üzülürüm. Sonuçta, ‘kalanlar bizim’ demekten başka çare yok.
* * *
Abidin Usta’ya sözüm vardı. Abidin Usta kim derseniz, çoğu Büyükadalı onun Lido’nun baş aşçısı olduğunu bilir. Bembeyaz kıyafeti ve kolalı gibi duran başlığıyla, çalışkan, ‘siz bana bırakın’ edasıyla güleryüzlü dimdik karşılar sizi lokantanın girişinde.
Geçen sene Oral Çalışlar’ın muhteşem ‘Pi- Ar’ıyla, gelenekselleştirdiğimiz ‘Adalı Gazeteciler Buluşması’nı Lido’da gerçekleştirdik. Ardından köşe yazımda yemekten bahsetmiş, bir nüshasını da Abidin Usta’ya vermiştim. Meğer, kaybetmiş. Arada bir aklına gelir, “Abla, ne zaman yazacaksın, duvara asayım...” der. Ben de, Oral Çalışlar bu sene de Adalı gazetecileri biraraya getirir, aynı vesile ile hem yazar, hem de Lido efradının gönlünü alırım, şeklinde düşündüm. Doğruya doğru, Abidin Usta’nın mezeleri de, balıkları da mükemmeldir.
Nitekim, geçtiğimiz Çarşamba Büyükada, Burgaz ve Kınalı’dan gelen gazeteciler keyifli bir akşam yemeğini, Belediye Kahvesi’nde devam eden sohbetle devam ettirdiler.
“Ettirdiler” diyorum, zira o geceki buluşmaya çok istememe rağmen katılamadım. Ancak, artık benden çok daha fazla gazetici dostu olan eşim, toplantının keyfini çıkaranlardandı. Belediye Başkanı Coşkun Özden’in masaya lakerda getirmesiyle şenlenen sofrada atılan kahkahaların yanısıra, yapılan eleştirilerin bir bölümünü bilmek istiyorsanız Oral Çalışlar’ın 5 Ağustos Pazar günü Cumhuriyet’te “3. Adalı Gazeteciler Buluşması” başlıklı yazısını okuyun.
* * *
“Gençler”in Lido’da bir araya geldiği gece ben de çok önceden tarihi konmuş “liseli”ler yemeğindeydim. Eminim Lido’nun patronu Sait Bey, sezonun ilk palamudunu bana verecek... Her ne kadar aklım gazetecilerde kalmış olsa da, mezun olduğumuzdan beri belli aralıklarla biraraya geldiğimiz lise arkadaşları toplantılarını çok önemli bir gerekçe olmadıkça aksatmam. Yemeğin ortasına kadar her tür şikayetin yapıldığı geceler, sonunda terapi seansına dönüşür ve herkes mutlu mesut evine döner. Böyle gecelerde değişik mekanlar deneyip, sıradışı yemeklerin tadına bakarız.
Nitekim, o gece de farklı bir ‘gourmet’ olayı yaşamak istedik. O kadar farklıydı ki, ertesi gün ben mide sancıları ile kıvranırken, Lido’da Abidin Usta’nın mezelerini yiyen eşim, gazeteci dostlarıyla sabahın erken vaktinde yürüyüşe çıkmıştı bile...