Sağlik sigortanizi yenilediniz mi?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Seneler önce evimiz ayak/bacak fabrikasına dönüp, her tür bandaj, değnek ve buz torbaları yaşantımızın doğal birer parçası haline gelmeye başladığında isyan bayrağını açtım. Özellikle en küçük olayda ‘emin olmak’ için röntgenin yerini tomografiler almaya başladığında ok yaydan çıktı. Genç ergenlerimden biri dik yokuştan bisikletle caddeye uçtuğunda, kendimizi bir hastanede bulana dek soğuk terler döktüm. Ertesi gün de, sağlık sigortası yaptırmak üzere işlemlere başladık.
Bir ağustos günü başlayan sigortamız, her yıl aynı dönemde katlana katlana, kimi zaman da bazı değişikliklere uğrayarak yenilenmeye devam ediyor.
Her ne kadar bir belgeyi okumadan imza atmamam gerektiği zamanında öğretildiyse de, sigortacıların hazırladığı matbuatta, çok da lehinize olmayacak noktalar mutlaka satır aralarında gizlidir. Bunu da çok çabuk hazmettim.
Biraz ‘kazık’, biraz tatlı dil derken zaman geçti. Taa ki, bir yineleme döneminde poliçede ‘doğum’ emaresini görene dek. Yetkili ile görüştüğümde: “Doğum maddesini çıkartabilirsiniz, yerine başka bir seçenek koyalım” dedimse de, “Bu bir paket, bozamayız...” yanıtını aldım. Gerçi bizim nesil erken evlenip, erken çocuk sahibi olduk. Ama, iki oğlumun bar- mitzva yapmış olması acente yetkilisini hiç ilgilendirmedi.
Farklı bir deneyimi birkaç sene evvel, Kadın Doğum Uzmanı’nın bekleme odasında, yaşça hayli genç bir tanıdığa rastladığımda yaşadım. Sohbete başladıktan sonra, genç bayan: “Sizin ne işiniz var burada?” diye sordu. Ben de sabırla, jinekologlara sadece hamilelerin gitmediğini kibar kibar anlattım. Sıram gelip, içeri girdiğimde, hala arkamdan tuhaf tuhaf bakıyordu. Tevekkeli değil, sağlık sigortamdan ‘doğum’ paketini bir türlü çıkarmak istememişlerdi... 
* * *
Yaşıtlarım genç yaşta çocuk sahibi oldular. Günümüz koşullarında ise genç kadınlar 35 yaşından önce hamile kalmayı düşünmüyor. Bu da ‘hamilelikte 35 yaşın önemi’ sendromunu beraberinde getirdi. Zira doktorlar, 35 yaşından sonra  hamile kalma oranının giderek azaldığını belirtiyor. Bu da çağımız kadınlarına eklenen yeni bir sorun. Arada kalanlar bir yana, 17- 20 yaş arası çocuk yapan anneannemin nesli, Or- Ahayim’in efsanevi ismi Dr. Sinay’la evde doğum yaptılar; kırık çıkıkları mavi gözlü Dr. Sinay halletti; herkese de ‘nane, limon, melisa’ karışımı içirdi. Herkes de kendini güvende hissetti. Ödenecek sağlık sigortası primi de yoktu!
* * *
Fıkra gibi geliyor ama, annem ilkokulu bitirdikten sonra hangi liseye gideceğine evde karar verilmiş. Ertesi gün anneannem okula gitmiş. İzzet ikram, itibar derken kayıt yapılmış. O günlerde okulların öğrenci seçme gibi bir hakkı yok. Kapı her gelene açık. Böyle de bir devir yaşanmış eğitim sistemimizde. Tabii ki, olaylar arz talep çerçevesinde gelişiyor.
* * *
Görüldüğü üzere, Cumhuriyet’in ilk yılları ile günümüz arasında gidiş/gelişler çizdik. Nitekim, geçen gün sevilen bir semtimiz olan Ortaköy’deydim. İbadethane, temizlik nedeniyle kapalı. Geçici olarak yapılan düzenlemede Osmanlı mimarisi ön planda tutulmuş. Küçücük yerde ‘azara’  bölümü unutulmamış. Boyum 1.55 ise, azara boyu 1.45. Ben gene de bütün erkekleri gördüm. Kim esniyor, kim s. 352’yi takip ediyor, kim dinliyor vs. hepsini izledim. Cemaatin herhalde marangozdan alacağı vardı ki, bol malzeme kullanılmıştı. Tahta perde ‘kafes kafes’  yapılmış. Eski köye yeni adet  bu ‘hava’da iyi olmuyor. Bilinmesinde yarar var, o gün orada bulunan kırk beş kadının çoğu yüzde kırkı hedeflemiyor. Ama tabii herkes olduğu yere layıktır; o da başka.