Bu ülkede futbolun gündemini kimler belirliyor? Ya da bu ülkede transfer piyasasının rayicini kimler belirliyor? Bu ülkede çıkan günlük gazetelerin spor sayfalarında -yok pardon futbol sayfalarında- en çok kimlerin demeçleri yer alıyor? Peki ya bu ülkede sorunların çözülmesi için el ele vermek zorunda olan ahvâl kimlerden oluşuyor? Bu ülkede futbolun zerre ilerlememesinin müsebbibi kim? Gerek yaptıkları sansasyonel açıklamalarla taraftarların kızışmaya hazır kapışma halini fitilleyen, gerekse “tribünlerde bu tür grupları görmek istemiyoruz” deyip aynı gruplara maç bileti dağıtan ve eline para tutuşturanlar kimler? Ortada ne fol, ne de yumurta varken gazetelerin spor servisine asparagas haber sızdırıp, haber üzerinden kendi reklamını yapanlar kimler? Senelerdir “kol kırılır yen içinde kalır” deyip, görevinden ayrıldıktan sonra gazetedeki köşesinde tüm yenleri açığa vuran kişinin kartvizitinde bir dönem isminin altında ne yazmaktaydı? Real Madrid eski teknik direktörüne Türkiye’de çalışma imkânı tanıyıp, sonrasında onu Pendikspor teknik direktörü gibi yollamanın sorumluları kimler? Milyonlarca Euro’luk tazminat bedelini önemsemeden, adamı kapı dışarı eden grup kimlerden oluşuyor? Yüzyıllardır(!) stat yapmayı beceremeyenler kimler? “Vahiy geliyor” diyerek Google’daki arama sonuçlarını kat be kat arttıran insan, hangi meslek grubundan? Stat zeminlerinin hep Denizli Atatürk Stadı’ndaki gibi olmamasını sağlayamayanlar, standardı yakalamak için “olmazsa olmaz” maddeleri koyamayanlar kimler? Tribünlerde bıçaklar sallanır, mermiler havada uçuşurken gereken tedbirleri kimler almıyor? Federasyon Başkanı’yla kanlı bıçaklı olup da Federasyon İkinci Başkanı’yla dost kalmayı becerebilenler kimler? Maçın devre arasında soyunma odasına inme gereksizliğinde bulunan insanın unvanı ne? Bu eşine az rastlanır durumu görüntüledi diye kameramana “çekme düşersin” diyen kişinin kulüpteki görevi ne? Bu yardımsever(!) öneriyi kınamayan insanların TGC’deki (Türkiye Gazetecileri Derneği) görevleri ne?
Yanıt her defasında hep aynı... Şu ülkede futbolumuzu ya da dağınık sosyal hayat düzenimizi bir adım öteye götüremeyişimizin başlıca sebebi, maalesef ki yöneticiler... Ya da yönetici unvanını sadece kartvizitlerinde taşıyan idareciler, idare ediciler... İyi bir futbolcu olmak için iyi bir altyapı eğitimden geçmiş olmanın sonrasındaysa daha çok şans bulabileceği küçük takımlarda pişmenin doğru yol olduğu söylenir durur... Ha keza iyi bir gazeteci olmak için de işin altyapısını düzgün almanız ve çeşitli ortamlarda teoriyle pratik arasındaki farkı yaşayarak tecrübe etmeniz gerektiği ifade edilir. Şans ve kabiliyet her iki meslek için de olmazsa olmazlardandır. Fakat kulüplere yönetici olmak için hiçbir altyapıya, hiçbir pişme ortamına ihtiyacınız yoktur. Yeter ki cepte yeşilleriniz, bankada tomarlarınız olsun... Futbolu da, futbol keyfinin katsayısını da arttırıp azaltabilmek sizin elinizde...
Hep söyler dururum; parayı bulmakla ne “iyi” halt etti şu Lidyalılar!..
