Erkeklerle seyredilmez

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yıl 1998.
Mekan: Site Sineması 
Seans: 14:45
Birkaç arkadaş, ‘erkeklerle seyredilmez’ kategorisine gireceğini düşündüğümüz ‘Kadının Adı Yok’ filmine gittik. Duygu Asena’nın yazdığı kitap Atıf Yılmaz tarafından filme alınmıştı. Hepimiz kitabı çok önceden okumuştuk. Yine de meraklı bir bekleyiş vardı salonda. Gözler ekranda, film başladı ve bir müddet sonra ‘10 dakika ara’! Işıklar yandığında çevreme göz gezdirdim. Dün gibi hatırlıyorum. İzleyicilerin çoğu bayandı. Sayısı iki elin on parmağını geçmeyen erkekler de tek koltuklara serpiştirilmişti. Onların da yarısı kesinkes konudan habersiz, tümüyle farklı beklentiler içinde gelmişlerdi. Antrakta çıkıp gittiler. Diğerleri de kadınların ‘kötü’ bakışlarını enselerinde hissederek filmin sonunu getirdiler.
14:45 seansı bittiğinde Site Sineması’nın arka kapısından gün ışığına çıkanlar, emin adımla yürüyen minik bir feminist kadroydu sanki.
* * *
1980’li yıllarda yetişen kadınlar gazeteci/yazar Duygu Asena’dan az veya çok etkilendiler. Türkiye’de kadın haklarının ciddi olarak ele alınması onun sayesinde başladı denilebilir. Çok eleştirildi, çok itildi, çok horlandı. Erkek düşmanı olmakla suçlandı; ve daha bir sürü olumsuzluklar.. Ama prensiplerinden asla ödün vermedi. Kadınları bilinçlendirmek onların başkaldırmaya yönlendirmek değildi.
 * * *
1 Ağustos Salı.
Teflvikiye Camii’nin önünden geçiyorum. Her tür televizyon kanalı kameraları ile konuşlanmış vaziyette.
Öğle saatinde ısı gölgede 37 derece olacakmış. Gene de insanlar akın akın gelecek. Asena, yaşadığı tüm olumsuzların yanısıra çok da sevilen, gülümsemesi ile anımsanacak olan bir kişiliğe sahipti.
Öğle namazından önce camii avlusunu dolduran kadınlarla erkeklerin sayısı yaklaşık eşit olursa Duygu Asena amacına ulaştı, diyeceğiz.
* * *
Isı, yalnız İstanbul’da yükselmiyor. Isı, bölge coğrafyasında giderek tırmanıyor. Fırtına sonrası sükunet olacak ama barış ne zaman gelecek?.
İyimser olmak istiyorum. Buna rağmen gazetenin zannedildiği gibi, günlük değil de, haftalık olduğuna şükrediyorum bazen.
* * *
Dün, rahmetli Hahambaşı Rav David Asseo’yu ve eşi Eliza Asseo’yu kabirleri başında andık. Bazı olaylarda hazır bulunmaya özellikle dikkat ederim. Bu durumda duada biraz da Sara Mizrahi ve Fortüne Asseo ile birlikte olmak istememin de payı var. Diğer yandan Rav David Asseo, her daim gözümde saygının simgesi, Liza Asseo ise eşinin ardında durmasını bilen ama o oranda kuvvetli şahsiyeti olan, yüzünü hep gülerken anımsayacağım bir insandı.
* * *
Gülmek, kime yakışmaz ki!
Ofisten içeri girer girmez, ayak alışkanlığı muhasebe odasına gireriz. Değişmeyen bir kuraldır, en taze haberler o odada kendini belli eder. Kimi sabah personel orada küçük toplantılar yapar. Eğer konu ciddiyse telefonlar car car başlamadan çay bile içeriz. Bu ritüel senelerdir uyum içinde sürer gider.
Seneler...
Seneler bizlere olgunluk kattıysa da, kdv’si ile birşeyler götürdü.
Halbuki o odada her olayımıza tanık olan gülümseyen çocuksu yüz ifadesiyle, bize inat yaşlanmayan bir dostumuz var. Lizet Cur, kaç yıl oldu bize çerçevenin ardından bakalı. Ama hep birlikteyiz. Ve sadece 10 Av’da değil; hergün.