LEYLA İLE MECNUN

Luiza UÇKİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Roza ile Natan görücü usulüyle evlenip iki çocuk sahibi olan bir çifttir.
Evlenir evlenmez arka arkaya gelen bebeklerin sorumlulukları, hayat mücadelesi, yokluktan var etmeye çalışmak ağır birer yüktür onlar için. O nedenle mi bilinmez bu çiftin evinden kavga hiç eksik olmaz.
Sürekli didişen bu karı kocanın kaygaları bir hayli meşhurdur. Roza dostlarına dert yakınır. Natan arkadaşlarına söylenir: "Bir daha dünyaya gelsem evlenmem. Evlensem bile Roza ile değil. Bu kadın bana hayatı zindan etti. Sürekli asık yüzlü. Bir tatlılık yok. Benim annem öyle miydi? Babamı içtenlikle karşılardı. Bir "Hoşgeldin, canım" deyişi vardı. Çok şansızım, azizim çok!" deyiverir. Roza: "Benim babam kadın ruhundan anlayan biriydi. Annem için yoktan var ederdi. Borç bile alır anneme sürprizler yapardı. Benim kocam nerde? Birgün bana güzel laflar etmedi. Birgün beni şımartmadı!" diye söylenir.
Bu iki hayat arkadaşı ömürlerinin otuz yılını böyle sürekli didişerek yaşamı birbirlerine zindan ederek ne kadar şansız olduklarını düşünerek geçirirler.
Çocukları evlenirler. Torun sahibi olurlarsa da bu kavgalar süregelir. Kedi köpek misali sürekli birbirleriyle didişirler.
Birgün patronu Natan’ı bir iş gezisine yollar. Bir hafta boyunca Natan uzaklarda olacaktır. Roza da çocuklarında kalacaktır. Havaalanında vedalaşırlar.
Roza kızının evine gider. Bu evde daha önce çok kalmıştır. Kızı doğum yaptığı zaman ona bakmaya gelmiştir ama pek rahat değildir. Sürekli vermeye alıştığı için damat evinde kalmak biraz zor gibidir. Kendi evinin rahatlığı yoktur. Gece bile uyuyamaz. Uyanmasınlar diye kalkıp dolaşamaz. Yatakta öylece kalır. Sayılı günlerin geçeceğini düşünür. İki üç gün böyle zorluklarla geçer.
Ardından oğlunun evine yol alır. Elleri dolu gider. Torunlarına hediyeler alır. Yine de rahat değildir. Yatağa yatar. Huzuru yakalayamaz.
Ertesi sabah erkenden kapıları çalınır. Gelen haberci Natan’ın kalp kirizi geçirdiğini söyler. Roza apar topar vize işlemlerini tamamlayıp birkaç gün sonra kocasının yanına gider. Telaşlıdır.
Hastaneye adım atar atmaz eşinin yerini sorar. Hemşireler "Siz Roza mısınız?" diye sorunca şaşırır: "Nerden bildiniz?" Hemşire arkadaşlarına çağırır. "Gelin Bayan Roza. Burada bu hastenede meşhur oldunuz. Eşiniz buraya geldiğinden beri sizin adınızı sayıklıyor" "Roza, Rozika? Canım karım gel!" diye haykırıyor. Valla bu yaşta böyle aşk pes doğrusu. Leyla ile Mecnun gibisiniz. Ayrı diyarlarda kalıp hasretle tutuşuyorsunuz. Bunca yıl sonra aşkı nasıl korudunuz sırrınız nedir?" diye sorar. Roza şaşırmıştır. Kocasının bulunduğu odanın kapısını açar. Natan onu görünce ağlamaya başlar: "Rozika, geldin mi? Ne olur beni evimize göter! Evimizi, rahatımızı, yemeklerini ve seni çok özledim. Sen benim herşeyimsin. Sen bana nasıl iyi bakarsın. Hatırlıyormusun beni bir keresinde ayağımı kırmıştım. Sen bana krallar gibi bakmıştın. Otuz beş yaşındayken su çiçeği olmuştum. Nasıl pervane olmuştun etrafımda. Apandisit ameliyatında da yanımdaydın. Sen her hastalığımda beni iyileştirirsin. Buraya gelince ben "Roza gelsin" dedim. Ben o gelince iyileşirim. O, benim meleğimdir. O, benim herşeyimdir. Ne olur beni bırakma! Yanımda kal. Bu bir hafta içinde hep seni düşündüm ben! Ne iyi bir eşim var, dedim. Mükemmel bir anne ve harika bir eşsin. Hep aileni düşünürsün. Hep bizim için çalışırsın. Biraz suratın asıktır ama o kadar da olacak. Benim çalışkan eşim, vefakâr eşim. Bana birbirinden iyi iki evlat verdin. Ellerinle yarattın herşeyi. Söz veriyorum sana bir iyileşeyim ilk işim seninle tatile çıkmak olacak. Balayına gidelim mi Rozika? Ne dersin, hayatım?" der. Roza da liseli aşıklar gibi kıkırdar. "Bakarız, Natancığım" deyiverir.
Natan: "Sen nasıl geçirdin bu haftayı? Çocuklar sana iyi baktılar mı? Yoksa sen de benim gibi huzursuz muydun? Yuvamızı mı özledin?" diye sorar.
Roza "Çok rahattım. Çocuklar bana çok iyi baktılar ama ben de seni çok özledim, Natan. Biliyor musun hep seni düşündüm. Benim ne iyi bir kocam var, dedim. Seni çok sevdiğimi farkettim. Anladım ki, biz yıllarımızı boşu boşuna tatsızlaştırmışız.  Bize bizden daha yakın yokmuş, Natan!" diyerek ona sarılır.
Kapı açılır. Doktor "Leyla ile Mecnunumuz da buradaymış. Madam Roza, nihayet geldiniz. Kocanız hep "Rozika, gelsin. O bana bakar o beni iyileştirir" diye haykırıyordu. Ben yüzyılda böyle sihirli aşka az rastlanır. Bravo. Birkaç gün sonra taburcu olabilirsiniz. Tahliller çok iyi çıktı. Tedaviye cevap verdiniz. Size iyi haberleri vereyim dedim. Bir de bu dillere destan aşıkları görmek istedim? Der.
Natan: "Gördünüz mü doktar bey. Size söylemiştim. Roza benim şans meleğimdir. O geldi iyileştim. Canım karım, bundan sonra dile benden ne dilersen sana gül gibi bakacağım. Kıymetini anladım. Allah bizi ayırmasın, bir tanem!" der.
Birbirlerini kucaklayan çift en azından yaşarlarken birbirlerinin değerini anladıkları için kendilerini şanslı hissedelerler. Yaptıkları hataları tekrarlamayacaklarının kararlılığını taşırlar tüm yüreklerinde.