“Holokost`u unutmak tekrar öldürür”

Ester YANNİER Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bu yazımda geçtiğimiz hafta katıldığım Holokost’u anma etkinliklerinin  yaşattığı duyguları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Anma duası  Pazartesi gecesi Neve Şalom Sinagogu’ndaydı, sinagog girişine yerleştirilen ve Holokost’ta sadece Yahudi oldukları için yaşam hakları elinden alınan   1,5 milyon çocuğun adını içeren listenin önünde -kendi küçük törenimi gerçekleştirdim- içim titreyerek anılarına mum yaktım.
Törene bu kez de gençlerin faal olarak görev almaları, mum yakmaya davet edilmeleri  bu hüzünlü ortamda beni sevindiren etkenlerden biriydi.
25 Nisan gecesi ise Kara Kare Film Günleri’nin galasına katıldım. Şayet kaçırdıysanız sizin adınıza üzgünüm… Gala filmi The Grey Zone (Gri Bölge) uzun zamandır -daha doğrusu gazetemizde Perşembe Sohbetleri’nin konuğu olan Engin Ardıç’ın söz ettiğinden beri-görmek istediğim bir filmdi.  Viktor Apalaçi yazdı; II. Dünya Savaşı yıllarında kurulan toplama kaplarında insanların umutsuzca hayatlarına bir anlam yüklemeye çalışmalarını konu ediyordu. Belgesel niteliğinde olan bu filmde, gerçekleri tüm çıplaklığıyla bir kez daha beraberce izledik. Krematoryumda çalışan bir adamın önüne getirilen eşinin, çocuklarının ve torunlarının cansız bedenlerini kendi elleriyle fırına atması, bu gününün, yarınının ve geçmişinin bir anda yok olmasını görmesi filmin en vurucu sahnelerinden biriydi kanımca.
G-Mall’ın üst katında Holokost’u anlatmaya yönelik, hazırlanan sergi de görülmeye değerdi. Merdivenlerin hemen aşağısına yerleştirilen ataşların bulunduğu bölüm ve tüm konuklara hediye edilen ataş, göz yaşı ve meşale şeklindeki yaka iğnesi de etkinliği bütünleştirdi.
Gala gecesine katılan  Sami Kariyo ve eşi Dürin Ababay, Cemaat Başkan  Vekili Lina Filiba’dan etkinliği  duyduklarında, her zaman ilgi duydukları   Holokost’u konu alan etkinlikler kapsamındaki Karakare’ye sponsor olmaktan büyük mutluluk duyacaklarını belirtmişlerdi.  Kariyo ve Ababay  Türkiye’de bir Holokost Dokümanları Merkezi kurma düşünceleri olduğunu da ifade ettiler. 
27 Mart gecesi  Amram Oditoryumu çok özel bir konuğu ağırladı.  Konuklar bir Holokost kurtulanı olan Ruth Fayon’un tanıklığını  dinleme olanağı buldular.
Fayon, savaş bittikten sonra  30 yıl suskun kaldığını ve  sonra insanlarla paylaşmaya başladığını söyledi.  Fayon,  getto ve çalışma kamplarında kız kardeşi, annesi –babasıyla yaşadıklarını dingin ses tonuyla, kelimelerin üstünde duradura anlattı. Yöneltilen soruları  yanıtlayan Ruth Fayon, antisemitizm karşısında ve tekrar bir soykırım olması durumunda artık dünya Yahudilerini omurga kemiği gibi dimdik ayakta tutacak bir Yahudi ülkesi olduğunun altını çizdi.
Bir olay size ne kadar anlatılılarsa anlatılsın konunun içine dahil olmadığınız sürece ne ifade ettiğini tam olarak kavramak mümkün değil. Nitekim gecenin başlangıcında elimize verilen küçük kitapçığın son sayfası boş bırakılmış ve kişinin kendisi için hayatta en çok önem taşıyan  obje/insanı yazması istenmişti. Hepimiz yazdık ve bir görevliye verdik. Gece bitiminde sahne karartıldı. Salon zaten karanlıktı. Birden sahneye yöneltilen spotlarla maket bir krematoryum ortaya çıktı. Ve en çok kıymet verdiğimiz  obje/insanı fırınlarda yanarken gördük.
Duman tütüyordu…