Eski güzel günler

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Kordonboyu’nda bir çayevinde otururken, yan masadaki, benden en az yirmi yaş büyüklerin konuşmalarını ister istemez dinliyordum. Her biri, eski güzel günlerden söz ediyor, geçmişi özlemle anarak hayıflanıyorlardı. Yaşam koşullarından insan ilişkilerine, ekonomiden yemek kültürüne, mutluluktan aile yapılarına kadar her konuda yitirilmiş değerlerden söz edildi. Günümüzde hiçbir şey, eski güzel günlerle kıyaslanamazmış!
Bir süre bu konuşmaları dinlemek zorunda kaldım. Bardağımdaki çayı bitirdikten sonra kalkıp yürüyüşümü sürdürdüm. Bu arada, geçmişle avunan bu kişilerin sözleri, beni düşündürmeye başladı: Gerçekten eskiden her şey daha mı güzeldi? Ben o insanların çocukluk dönemlerinde yaşamadıysam da, gençlik yıllarındaki koşulları anımsayabiliyorum. Belleğimde kalmış o günkü yaşantımla, günümüzü kıyaslayabiliyorum. O halde, daha güzel olan neydi?
Somut olarak yanıt verebileceğim tek şey, insansal değerler ve insan ilişkileridir. Komşuluk, dostluk, yardımseverlik gibi bireyleri birbirlerine yakınlaştıran olgular, çoğalan teknik olanaklar doğrultusunda insanları uzaklaştırmış, yabancılaştırmıştır. Bunların dışında her şey çağın gereği olarak değişime uğramıştır.
Örneklerle konuşacak olursak, komşuluk ilişkileri en düşük düzeye inmiştir. Bu gün bulunduğum apartmanda bırakın komşularla bir araya gelmeyi, çoğu dairede kimlerin oturduğunu bile bilmiyorum. Sanırım bu söylediklerim, birçoğumuz için geçerlidir. Elli yıl öncesini düşündüğümde, bizi karşısında bağlayacak ne televizyon ne de bilgisayarlar vardı. Yazın evlerin aralarındaki avlularda, sokak kenarlarında komşularla buluşulur, kışları da evlerde toplanılırdı. Herkes birbirine bakmak, birbirini dinlemek zorundaydı. Şimdi ise birlikteyken bile gözümüz ve kulağımız ekrana takılıyor, maçlardan ve dizilerden kopup birbirimizi dinleme fırsatını bulamıyoruz.
Eski günlerdeki bu yakın ilişkiler yardımseverliği de beraberinde getirirdi. Birbirlerini her yönüyle tanıyan bu insanlar, gerek bedensel ve gerekse maddesel yardımlar için ellerinden geleni yaparlardı.
Peki, bunların dışında?..
İnsanların rahatlıklarını ve mutluluklarını hedefleyen teknolojiden mi yakınacağız? Kuşku yok ki her yenilik bir yandan yaşantımızı kolaylaştırırken, bir yandan da bunları elde etmek için daha çok çalışmamız, daha çok gelir sağlamamız gerekmektedir. Bu çevremize ayak uydurmak, daha iyiye ve daha güzele ulaşma çabası da, mutsuzluğumuzu arttırmaktadır. Bu yarış insanlık tarihi boyunca her zaman sürmüş, ancak teknolojik yenilikler, uzun yıllar büyük bir değişiklik göstermediği için, insanları çok fazla kışkırtmamıştır.
Sanırım yaşlıları tedirgin eden, son otuz yıldaki hızla gelişen teknolojiye bedenen ayak uydursalar bile, düşünsel olarak yetişememeleri etken olmaktadır. Onların eski güzel günlerinde, bir şeyleri elde etme tutkusu, bir yere yetişme gereksinimi, bugün olduğu kadar insanı rahatsız etmiyordu.
Ben böyle düşünüyorum!