Kötülüğü kimden öğrendik?

Avram VENTURA Köşe Yazısı 0 yorum
18 Temmuz 2018 Çarşamba

Bu tür konularda sormadığımız, sorgulamadığımız sürece hiçbir sorun yaşamıyoruz. Oysaki soru iminin çengeli, bir kez beynimizin kıvrımlarına takılmaya görsün, kuşkular yeni soruları doğuruyor, aklımıza olsun getirmediğimiz kimi konular bizi mutlaka düşünmeye yöneltiyor. Bazen gözümüze takılan sıradan bir görüntü, yaşadığımız bir olay, okuduğumuz bir şiir ya da bir yazarın anlatısı bunu tetikleyebiliyor. Özellikle iyi yazarların bizi sorgulamaya yönlendiren etkilerini yadsıyamayız.

Eduardo Galeano’dan Zamanın Ağızları’nı okuyordum. Uruguaylı bu ünlü yazar, kitabın bir yerinde şöyle soruyor:

“Köstebeklerden tünel kazmayı öğrendik. Kunduzlardan dok yapmasını öğrendik. Kuşlardan ev yapmasını öğrendik. Örümceklerden dokumayı öğrendik. Aşağı yuvarlanan kütükten tekerlek yapmayı öğrendik. Yüzeyde salınan kütükten gemi yapmayı öğrendik. Rüzgârdan yelkeni öğrendik.

Peki, kötü alışkanlıkları kim öğretmiş olabilir bize? Hemcinsimize acı vermeyi ve dünyayı hor görmeyi kimden öğrendik?”

Bu tür beklenmedik sorular içimizi acıttığı kadar, doğrusu düşündürtüyor! Yalnızca kötü alışkanlıklar, başkalarına acı vermeler, hor görmeler için değil, çok daha geniş anlamda her tür kötülüğü kimden öğrendik diye de düşünce alanımızı genişletebilir, kendi kendimize nedenlerini sorabiliriz.

Evet, yalnızca sorabiliriz! Kendi payıma doğru ve doyurucu bir yanıt verebileceğimizi sanmıyorum. Binlerce yıldır süre gelen inançlara, yerleşik geleneklere, insanın gelişimine baktığımızda, tüm olumlu nitelikleriyle birlikte, her tür kötülüğün de genlerimize yüklenmiş olduğu düşüncesi sanki ağır basıyor. Kutsal kitaplarda yazılı olduğu kadar, ülkelerin tarihinde ve sosyal hayatında yer alan bu olumsuz davranışın çeşitli örneklerini okuyor, görüyor ve yaşıyoruz. Her ülkede yer alan hukuk kuralları bunları düzenlemek için konulmuştur. Ayrıca geçmişten gelen inanç sistemleri içindeki buyrukların, insanları olumsuzluğa iten her tür davranışını sorgulamaya yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Bu geleneklere bağlı insanlar, ölüm sonrasına sarkıtılan ödül ve cezalarla etkilenmeye çalışılmıştır.

Binlerce yıldır yaşantımızda yer alan inanç sistemleriyle birlikte, yasalar ve ahlakçı düşünürlerin öğretileri, ne yazık ki hiçbir dönemde yeterince başarılı olamamıştır. Kötülükler bir şekilde hayatın her alanında insanların arasına sızmış, yaşamlarını karartmıştır.

İngiliz yazar Somerset Maugham’ın bu konuyla ilgili sözlerini araya sıkıştıralım:

“Kötülüğün hiçbir açıklaması yoktur. Evrenin düzeninin gerekli bir parçası olarak görülmelidir. Onu yok saymak çocukça, var diye üzülmek de anlamsızdır.”

Gelelim Galeano’nun sorusuna:

Kötülüğü kim öğretti?

Sanırım içimizde bu her zaman vardı. Biz iyilikle onu bastırmaya, kendimizden uzak tutmaya çalışıyoruz.

2 Yorum