Ebeveynlerine dava açan çocuk

Nadine Labaki, fakirliğin diz boyu sürdüğü gecekondu semtlerindeki yozlaşmayı, şiddet içinde kendine yol bulmaya çalışan bir erkek çocuğun üzerinden anlatıyor. Belgesele yakın duran yapısıyla film, Beyrut’un sokağa terkedilen çocuklarını, doğumları aileleri tarafından kayıt altına alınmayan çocukları, boğaz tokluğuna çalıştırılan göçmenleri, onları sömüren, sahte evrak düzenleyen, bir avuç dolar için bebek ticareti yapan fırsatçıları, modern kölelik ortamında anlatıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
11 Temmuz 2018 Çarşamba

Evrensel bir konuyu işleyen filmdeki oyuncuların inandırıcılığı, çoğunun sokaktan toplanan ve senaryoda yazılı olanları gerçek hayatlarında yaşamakta olan amatörlerden geliyor. Filmin başrollerinde Etiyopyalı bir bebek ile onun koruyucu meleği olan, evinden kaçmış 12 yaşında bir erkek çocuğu var. İnsani mesajlar taşıyan filmde Labaki’nin iki kusuru var; duygu sömürüsü tuzağına düşmekten kendini kurtaramaması ve fazla tekrara düşmesi.

71. Cannes Film Festivali’nde yarışan üç kadın yönetmenden ikisi, İtalyan Alice Rohrwacher ile Lübnanlı Nadine Labaki, Altın Palmiye’nin favorileri arasındaydı.

21 yıl önce ‘Piyano’ ile festivalin ilk ve tek Altın Palmiye Ödüllü kadın yönetmeni Jane Campion’dan sonra, ilk kez iki kadının bu ödüle yaklaştığını söyleyen çok sayıda eleştirmen vardı.

Nadine Labaki ‘Capharnaüm’ ile ülkesi Lübnan’ı 25 yıl gibi uzun bir aradan sonra Cannes’da temsil eden yönetmen oldu. İç savaşı yıprattığı, eski görkeminin çok uzağında olan bir Lübnan’ın, fakirliğin diz boyu sürdüğü gecekondu semtlerindeki yozlaşmayı, film şiddet içinde kendine yol bulmaya çalışan bir erkek çocuğun üzerinden anlatıyor.

Nadine Labaki’nin de içinde bulunduğu beş kişilik bir senaryo ekibi, bizlere biri Etiyopyalı bir bebek, diğeri evinden kaçmış 12 yaşındaki bir erkek çocuk üzerinden, Lübnan’da yaşanan sefalete ayna tutuyor.

Labaki, Charlie Chaplin’in ‘Yumurcak/The Kid’ini akla getiren bir tercihle, sokak çocuğu Zain’e odaklanan bir film yapmış. Zain, ebeveynlerinin çocuklarına bakacak kapasitede olmadıklarını düşündüğü için mahkemeye başvurur.

Hâkim sebebini sorduğunda; “Beni dünyaya getirdikleri için anne-babamdan davacıyım” der.

Bu sahneyle başlayan filmde, davacı çocuğun evinden kaçtıktan sonra yaşadıklarını ‘geriye dönüşler’ aracılığıyla öğreniyoruz.

Nadine Labaki, bu üçüncü uzun metrajlı filminde, belgesele yakın duran bir sinematografiyle, Beyrut’un sokağa terkedilen çocuklarını, doğumları aileleri tarafından kayıt altına alınmayan çocukları, boğaz tokluğuna çalıştırılan göçmenleri, onları sömüren, sahte evrak düzenleyen, bir avuç dolar için bebek ticareti yapan fırsatçıları, modern bir kölelik ortamında anlatıyor.

BAŞROLLERDE BİRİ BEBEK İKİ ÇOCUK

Beyrut’un gecekondu semtinde yaşanan felaketlerin, Pakistan’da, Kenya’da veya Hindistan’da benzerlerinin yaşanabileceğini düşünmek mümkün.

Evrensel bir konuyu işleyen filmdeki oyuncuların inandırıcılığı, çoğunun sokaktan toplanan ve senaryoda yazılı olanları gerçek hayatlarında yaşamakta olan amatörlerden geliyor.

Zain’in, bu cehennemi yolculuğundaki direncini, ayakta kalma savaşını ancak hayata olan bağlılığıyla izah etmek mümkün. Oturma ve çalışma izni olmayan Etiyopyalı genç anne, bulduğu kaçak işlere bebeğini götürmek zorundadır.

Yolda aç gezerken bulup beslediği Zain, tek odalı gecekonduda kalıp bebeğine bakabilecektir. Ancak tutuklanıp hapse atılınca Zain bebekle tek başına kalacaktır.

Filmin başında emekleyerek gördüğümüz bebek bir yaşına basınca ayaklanıyor. Zain bu hareketli ve zapt edilmesi zor yaramaz bebeği, ona yiyecek aramak için evden ayrıldığında, iple bacağından karyolanın ayağına bağlamak zorunda kalıyor.

Nadine Labaki’nin, insani mesajlar taşıyan filmindeki iki kusuru, duygu sömürüsü tuzağına düşmekten kendini kurtaramaması ve insanın içini acıtan öyküsünü anlatırken fazla tekrara düşmesi.

Zain’in aynı yaştaki kız kardeşi ilk âdetini gördüğünde durumu ebeveynlerinden gizlemek için çaba sarf ediyor. Zira genç kız, evde beslenecek bir boğazın eksilmesi için zorla evlendirilecektir. Nitekim öyle oluyor; kocasından kötü muamele gören kız kardeşi hamileliği sırasında iç kanama geçirip ölüyor.

Masum bir bebeğin, kaderin bir cilvesi olarak, kerhen koruyucu meleği olan Zain, kaderin ona çizdiği geleceğe isyan ediyor. Bütün olumsuz şartlara rağmen, yazgısını değiştirmek için insanüstü bir çaba sarf ediyor.

Nadine Labaki filminde iç savaşın harabeye çevirdiği Beyrut’a ve halkına Ortadoğu’nun lanetlenmişleri diyenleri haklı çıkaracak bir panorama çiziyor.

 

“Çocuklara, göçmenlere sahip çıkınız”

Cannes’daki iki basın toplantısında ve ödülünü alırken yaptığı konuşmada Lübnanlı sanatçı: “Ben acı çeken çocukların sözcülüğünü yapıyorum. Bu sefil durumun düzelmesi için yapılacak şeyler var. Hepinizi yardıma muhtaç çocuklara yardıma ve dünyadaki kötülüklerle mücadeleye davet ediyorum. Suriyeli göçmen çocuk Zain Al Rafea’yı Lübnan sokaklarında bulduk. Filmime katkıları olan çocukların hiçbir şeyleri yok. Filmimdeki kız çocuğu belki şu anda Beyrut sokaklarında arabaların camlarına yüzünü yapıştırıp dilenmekle meşgul. Tek tesellim Zain’in nihayet bir kimlik kartına kavuşmuş olması” dedi.

Labaki, filminin hazırlanış aşamasını şöyle anlattı: “ Üç yıl boyunca Beyrut’ta kaçak göçmenlerin yaşadığı gecekondu semtlerinde, tutuklama karakollarında, çocuk hapishanelerinde araştırma yaptım. Filmimdeki ortamı yaşayan 16 çocuklu bir kadın tanıdım, çocuklarından altısı ölmüştü, diğerlerini yetimhaneye terk etmişti. Zain gibi kimlik kartına sahip olmayan sayısız çocuğa rastladım. Fakirlikten ve açlıktan öldüklerinde kimsenin haberi olmuyordu. Zira kayıtlarda zaten adları yoktu. Gerçekler acıtır ama ırkçılığın göçmenlere verdiği tahribatı gördüm.”

Filme adını veren ‘Capharnaüm’, kullanılmış, atılmış eşyaların yığıldığı çöplük anlamına geliyor. İkinci anlamına göre ‘Capharnaüm’ İncil’de hastaların İsa’dan iyileşmek için mucize yaratmasını istediği kutsal şehrin adı.1974, Beyrut doğumlu aktris- yönetmen- senarist Nadine Labaki, kariyerindeki üç filmle de Cannes’a geldi. Kendisine şöhret getiren ‘Caramel Sukkar Banat’ (2007), festivalin 60. yaşını kutladığı yılda gösterilmişti.

‘Şimdi Nereye Gideceğiz/Et Maintenant On va Ou’, 2011’de Belirli Bir Bakış bölümünde yarışan bir komedi idi. Nabaki’nin bu iki filmi Fransa’da 500 bin kişi tarafından izlendi.