Felsefi bir peri masalı

İtalyan sinemasına yeni bir soluk getiren Alice Rohrwacher ‘MUTLU LAZZARO’ ile En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandı.

Viktor APALAÇİ Sanat
27 Haziran 2018 Çarşamba

Üç yıl önce Cannes’da Jüri Büyük Ödülü kazandığı ‘Le Meraviglie’de olduğu gibi Alice Rohrwacher ‘Mutlu Lazzaro’da da konusu İtalyan taşrasında geçen, pastoral tatlar içeren öykülere karşı olan zaafını yineliyor. Film, saf, naif, temiz kalpli, yardımsever, iyilik timsali genç köylü Lazzaro üzerinden mesajlar içeren, doyumsuz güzellikte bir masal anlatıyor. Yönetmen, semboller eşliğinde, özünde insani değerler olan bir fabl aracılığıyla mesajını iletmede başarılı olmuş. Rohrwacher, yüreklere hitap eden filminin finalinde şu karanlık mesajı veriyor: “Yaşadığımız toplumda Lazzaro gibi nesli tükenmiş iyilere yer yok!”

Mistisizm, gerçekçilik ve fanteziyi harmanlayan bu modern masal, bu konuda yapılmış İtalyan klasiklerine saygı duruşunda bulunuyor. Bu yazıda genç yönetmenin Cannes’da yaptığı iki basın konferansında filmine getirdiği yorumları da okuyabileceksiniz.


Üç yıl önce, kendisine Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nü getiren ‘Le Meraviglie’ filminde olduğu gibi, Alice Rohrwacher bu kez ‘Mutlu Lazzaro/Lazzaro Felice’de de, İtalyan taşrasında geçen, pastoral tatlar içeren öykülere karşı zaafını dile getiriyor.

2011’de ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünde yer alan ilk uzun metrajlı filmi ‘Corpo Celeste’den sonra bu Toscanalı genç yönetmen, kariyerindeki üç filmiyle de Cannes’a katılmış oluyor.

Jürinin En iyi Senaryo Ödülü’ne ortak ettiği ‘Mutlu Lazzaro’da Alice Rohrwacher, saf, naif, temiz kalpli, yardımsever, iyilik timsali genç köylü Lazzaro üzerinden mesajlar içeren, doyumsuz güzellikte bir masal anlatıyor.

İtalyan profesör bir anne ile Alman müzisyen bir babanın 34 yaşındaki kızı olan Rohrwacher, aktris- senaryo yazarı- yönetmen olarak komple bir sinemacı. Kız kardeşi Alba, filmlerinde oyuncu olarak yer alıyor.

Günümüzde nesli tükenen, temiz kalmayı başarmış ‘iyi’ bir insan olan Lazzaro, hayatını yardım etmeye, fedakârlıkta bulunmaya ve hizmet etmeye adamış, çizgi dışı bir gençtir. Alice Rohrwacher, semboller eşliğinde mesajını özünde insani değerler olan bir masal aracılığıyla iletme yolunu seçmiş. Bunda da çok başarılı olmuş.

Filmin ilk bir buçuk saati, gözden uzak, medeniyetin unuttuğu bir köyde geçiyor. Son yarım saatlik final bölümünde, iyilik timsali Lazzaro, toplumun egemen güçleri tarafından cezalandırılıyor.

Alice Rohrwacher, yüreklere hitap eden filminin final bölümünde şu mesajı veriyor: Yaşadığımız toplumda iyilere yer yok. Lazzaro gibi nesli tükenmiş insanlar düzenimize uyum sağlayamadıkları gibi, medeniyetin çarkları arasında ezilmeye mahkûmdur.

İÇ KARARTICI VE ACI BİR MESAJ

Bu modern masal, mistisizm, gerçekçilik ve fantastiği harmanlayarak, bu konuda yapılmış İtalyan klasiklerine saygı duruşunda bulunuyor. Taviani Kardeşlerin, Pasolini’nin filmlerini anımsatan ‘Mutlu Lazzaro’, Ermano Olmi’nin Altın Palmiye Ödüllü ‘L’Arbre Aux Sabots’unu (1978), Ettore Scola’yı Cannes’da En İyi Yönetmen yapan ‘Çirkinler, Kötüler, Kirliler/ Affreux, Sales et Mechants’ (1976), Luchino Visconti’nin ‘Leopar’ (1963) gibi İtalyan klasiklerini de hatırlatıyor.

İyimser sinemanın, saflığın, iyiliğin, dürüstlüğün İtalyan sinemasındaki yeni temsilcisi Alice Rohrwacher, ödülü elinde yaptığı basın konferansında, “Basitlikten yola çıkmayı seviyorum. Gözden uzak, medeniyetin nimetlerinden istifade edemeyen, toprak ağası bir markiz tarafından sömürülen köylüleri anlatıyorum. İtalyan sinemasının ustalarından bana kalan miras dünya görüşümü şekillendiriyor” dedi.

İnviolata bölgesinde, hayatın nimetlerinden uzak yaşayan, tütün tarlalarında çalışan, Alfonsina de Luna (Nicoletta Braschi) adlı bir markizin emrinde, para alamadan köle gibi çalıştırılan köylüler, adeta 19. yüzyıl hayatı sürmektedir.

Hiç değişmeyen günlük hayatlarında, genç köylü Lazzaro (Adriano Tardiolo) diğerleri gibi markiz tarafından sömürülmektedir. Şato gibi bir köşkte yaşayan markizin oğlu Tancredi (Luca Chikovani) annesinden para sızdırmak amacıyla bir kaçırma olayı tertip eder. Kullanılan yine Lazzaro’dur.

Lazzaro, Tancredi’ye gizlendiği yere yemek taşıdığı bir gün, ayağı kayar ve uçuruma yuvarlanarak derin bir uykuya dalar. Hikâye bu ya, uzun yıllar sonra uyandığında yaşadığı köyün terkedilmiş olduğunu görünce şehre doğru yola koyulur. Köy halkını sömüren markizin kirli oyunu ortaya çıkmış tutuklanmıştır.

Büyük şehirde hayata tutunma savaşı veren köy halkı dört bir tarafa savrulmuştur. Yıllar herkesi yıpratıp yaşlandırmıştır. Ancak Lazzaro uçuruma yuvarlandığı günün yaşında kalmıştır. Çocukluk arkadaşları Ultimo (Sergio Lopez) ve Antonia’nın (Alba Rohrwacher) yanına taşınır. Yaşlanan Tancredi hem kendini hem etrafını kandıran bir insan olmuştur.

Filmin finalinde Alice Rohrwacher ebedi gençliği yakalayan Lazzaro için yaşadığımız dünyada iç açıcı bir istikbal görmüyor. Yönetmen, ülkesi İtalya’nın son 30 yılda yaşadığı derin sarsıntılı sürecin izlerini filmine yansıtıyor.

SEMBOL YÜKLÜ BİR FABL

Alice Rohrwacher bu şiirsel ve sembol yüklü peri masalında iki kahramanı Lazzaro ve Antonia üzerinden aynı mesajı tekrarlıyor; hayatta hep iyilik yap, karşılığını bulmasan da iyilikten şaşma.

Lazzaro filmin son yarım saatinde, şehrin kenar mahallelerinde rastladığı köydeki yakınlarına, kendisini terk etmelerine ve aldatmalarına rağmen yardım elini uzatmaya devam ediyor.

‘Mutlu Lazzaro’ sembol yüklü, felsefi bir masal mı, İtalyan usulü bir komedi mi? Sınıflandırılması zor bir film.

Herkesin herkese yabancı olduğu günümüzde, film değerini yitiren iyiliği yüceltirken, salondan çıktığımızda, bizlere masumiyetin korunması için savaşmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Alice Rohrwacher belki de naif ama gerçekçi bir fabl anlatıyor. Kahramanı Lazzaro’yu senaryosuna yerleştirirken belki de İtalyan klasiklerinin unutulmaz kahramanlarından esinlendi; Federico Fellini’nin ‘Sonsuz Sokaklar/ La Strada’sında (1954) Anthony Quinn’in oynadığı Zampano, Ettore Scola’nın ‘Çirkinler, Kötüler, Kirliler’inde (1976) Nino Manfredi’nin canlandırdığı Giancinto veya Luchino Visconti’nin başyapıtı ‘Leopar/İl Gattopardo’sunda (1963) Alain Delon’un oynadığı yakışıklı Tancrede…

‘Mutlu Lazzaro’nun galasında, kırmızı halıyı kat eden İtalyan ekibinde tanıdık bir yüz vardı; Roberto Benigni. Kendisinin filme bir katkısı yoktu ama (Markiz Alfonsina’yı canlandıran) karısı Nicoletta Braschi oyuncu kadrosunda yer alıyordu. Alice Rohrwacher belki de Benigni’nin ‘Hayat Güzeldir/La Vita e Bella’da (1997) kullandığı yöntemi seçmişti. Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı sahibi filmin konusu temerküz kampına düşen bir baba- oğulun yazgısını anlatıyordu. Oğlunu korumak için en olumsuz şartlarda şaklabanlık yapan Nazi kurbanı baba Guido gibi, hayatta hiçbir şeyi olmayan Lazzaro da bir an olsun iyimserliğini kaybetmiyor, şikâyet etmeyi aklına bile getirmiyor.

İTALYAN SİNEMASINDA YENİ BİR SOLUK

‘Mutlu Lazzaro’nun iki erkek başrol oyuncusu, Lazzaro ile dostluk kurduğu asil Tancredi’yi oynayan Adriano Tardiolo ile Luca Chikovani ilk kez kamera karşısına geçen amatör aktörler. Bilhassa birincisi, salak ama saf ve temiz kalpli köylüyü, deneyimli bir karakter oyuncusu kıvamında canlandıran Tardiolo büyük bir keşif. Üçüncü erkek karakter, başkalarının felaketine duyarsız, bencil, hırsız, yalancı Ultimo rolünde, ünlü Katalan aktör Sergio Lopez bilinen rahatlığıyla başarılı bir kompozisyon çiziyor. Eşi Roberto Benigni’nin ‘Le Tigre et la Neige’ (2005) filminden beri, ekranlardan 13 yıldır uzak kalan Nicoletta Braschi, Markiz Alfonsina’da deneyimini konuşturuyor.

Yönetmen Alice Rohrwacher’ın fetiş oyuncusu, kız kardeşi Alba, köyden büyük şehre taşınınca masumiyetini kaybetmeyen, Lazzaro’ya kucak açan, iyi kalpli Antonia’da oyuncu kadrosunun başarısını tamamlayan kişi oluyor. Filmdeki köylüleri 2000 aday arasında yapılan mülakattan seçilen amatörler oynuyor.

34 yaşındaki senaryo yazarı- yönetmen- aktris Alice Rohrwacher ilk uzun metrajlı filmi, 13 yaşındaki Marta’nın izini süren ‘Corpo Celeste’ ile (2011) Cannes’da ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümüne katıldı. Başrolünü kız kardeşi Alba’ya oynattığı, Cannes’da Büyük Ödül kazanması sürpriz sayılan ‘Meraviglie’, Alman bir babanın çiftlik hayatında dört çocuğuna ve karısına uyguladığı baskıyı anlatıyordu (2014).

Son on yılda Cannes’da sesini pek duyuramayan, suskun kalan, gerileme dönemi yaşadığı söylenen İtalyan sinemasına Alice Rohrwacher’ın yeni bir soluk getireceğini, ‘Mutlu Lazzaro’ festivalde müjdelemiş oldu.