AltKat Sanat’ta bir Kafka uyarlaması: ‘Dönüşüm’

“Kafka’nın niyeti dünyayı kopya etmek ya da açıklamak değil, yetersizliklerini açığa vurup, dünyayı olabildiğince ikna edici bir şekilde yeniden kurmak ve bizde, bu dünyanın ötesine geçip, kaybolmuş bir yurdun peşine düşmek özlemini uyandırmaktır.” Roger Garaudy

Erdoğan MİTRANİ Sanat
6 Haziran 2018 Çarşamba

Tiyatro ve sinemayla dopdolu yoğun ötesi bir tempoda, özellikle birbirinden iyi çok sayıda oyunun sahnelendiği bu çok özel tiyatro mevsiminde, hakkında yıllardır çok iyi şeyler duyduğum AltKat Sanat’la nihayet sezon sonuna doğru tanışma fırsatı yakalayabildim.

AltKat Sanat, sanatsal üretimde bulunmak üzere, ürettiği oyunların dışında, konserler, sergiler, toplantılar, workshoplar, atölyeler, söyleşiler düzenlemek, yerleşik mekânı olmayan ekiplere hem prova olanağı tanımak hem de konuk olarak ağırlamak amacıyla kurulmuş, 2012’den beri faaliyet gösteren bir oluşum.

Bir süredir sahneledikleri, başladığından beri kapalı gişe oynayan ‘Dönüşüm’,  Franz Kafka’nın 1915’te yayınlanan, Türkiye’de ve dünyada birçok kez sahneye uyarlanmış olan aynı adlı öyküsünün yepyeni ve çağcıl bir yorumu.

‘Die Ver-
wandlung / Dönüşüm’ artık edebiyat tarihine geçmiş ünlü bir cümleyle başlar: “Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” 

Sırtüstü yatan Gregor, ilk başta yaşadığının gerçek olduğuna inanmasa da, birbirinden bağımsız hareket eden çok sayıda yeni bacağı yüzünden yüzüstü dönüp yatağından kalkamayınca böcek olduğuna inanmaya başlar. Etrafının verdiği tepkinin ardından durumunu kesinlikle kabullenir. Ailenin borçlarını ödemek için pek de sevmediği bir işte insanüstü çaba göstererek çalışan, annesinin ve konservatuara göndermek istediği kız kardeşi Greta’nın ‘bir taneciği’ Gregor, artık işlevini yapamaz hâle gelince, baskıcı ve sert babası ile ailenin diğer bireyleri tarafından dışlanmaya başlayacak, elinden geldiğince ona destek olmaya çalışan Greta bile, kendi ekonomik özgürlüğüne kavuştuğunda “ondan kurtulmaları gerektiğini” söyleyebilecektir. Babanın şiddeti yüzünden hastalanan ve yaralanan bu işe yaramaz böceğin ölümü, aile için bir kurtuluş olacak, ölüsünü çöpe attıktan sonra mutlulukla gelecek için plan yapmaya başlayacaklardır.

Küçük burjuva çevresindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen ‘Dönüşüm’, toplum hızla değişirken, insan olmanın ve sistemin insanda yarattığı değişimin gerçekliğini yüzümüze vurarak, gerçeği aramayı, kimlik sorununu, hayatın anlamını, ekonomik sistemin ailede yaşattığı ruhsal sorunları gözler önüne seren, çağının ötesinde bir başyapıttır.

Franz Kafka’nın, oğlunu devamlı aşağılayan kendini beğenmiş babasıyla sorunlu ilişkisinden de izler taşıyan metni, toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına başkaldıran bireyin tragedyasını da çarpıcı biçimde dile getirmektedir. Gregor Samsa, böceğe dönüştüğü güne kadar, toplumun isteklerine uyan, bir bakımdan otoriteye boyun eğen, doğal olarak çevresinden kolayca kabul gören, toplumun bir ferdi olarak sevilen bir kişidir. Salt bir değişimin ötesinde fiili bir başkalaşım olan dönüşümü, toplumsal çarkın bir dişlisi olan, eleştirmeyen, sadece boyun eğen birey olmaktan çıkma çabasını da simgelemektedir. Tabiî ki, günümüz dünyasında farklı bir canlı türüne dönüşmeye yeltenen bireyin yazgısı, toplumca dışlanmak, giderek yok edilmek olacaktır…

Eşi Nevzat Süs’le birlikte AltKat Sanat’ın kurucularında, 1978 Antakya doğumlu, genç yaşına karşın dağarcığında kapsamlı ve bol ödüllü tiyatro, sinema ve televizyon geçmişi olan, yazar, oyuncu, mim, yönetmen, eğitmen Müge Saut, oyunu, Aslıhan Tarkan’ın yeni çevirisinden yola çıkarak uyarlayıp yönetmiş.

Saut, metnin tematik bütünlüğünü bozmadan yaklaşık yetmiş beş dakikalık bir oyun olarak tasarladığı ‘Dönüşüm’ü, eserin günümüzle örtüşen sarsıcı içeriğini iyice ortaya çıkarmak için, klasik sahnelemeden farklı bir yöntemle, stilize ve performatif bir sahnelemeyle ele almış: “Bu oyunda toplumsal çürüme ve yozlaşma ile birlikte bireydeki çürümeyi, teknoloji hızı ile birlikte kendinin farkında olmayan insanın neye maruz kaldığını, gerek psikolojik gerek fiziksel deformasyonu gözler önüne seriyoruz. Oyunculuklar ve bir performans sahnesi kurmak oyunun mesajını vermek için önemliydi.”

Seyirci, oyun alanına girdiğinde, bomboş bir mekânda, beşik ayaklı hareketli bir yatakta, ‘bunaltıcı düşlerini’ görmekte olan Georg Samsa ile karşılaşır. Seyircilerin etrafında çepeçevre yer aldığı oyun alanının merkezine oturtulmuş, çiğ beyaz bir ışığın aydınlattığı bu yarı çıplak bembeyaz bedenin ayak ve avuçlarındaki kan izleri, onun, çağımızın günahlarının kefaretini ödemek için, modern çağın bir İsa’sı gibi kurban edileceğini öngörür gibidir.

Bu absürd, grotesk, fantastik, ama beklenmedik derecede de gerçek ana karakterin uyandığındaki yüzüstü dönme ve kalkma çabalarının müthiş inandırıcılığına karşın, aşırı makyaj yapmış, partal elbiseler giymiş çekirdek ailenin bireyleri, en samimi görünen duygularında bile, giysilerinin hâlâ üzerinde duran etiketleri gibi iğreti ve yapaydırlar. Ataerkil ailenin otoriter ve katı babası, ezik, sindirilmiş annesi, serpilip geliştiğinde ailenin yeni kurtarıcısı olacak genç kızı; herkese tepeden bakan, ancak dönüşümü gördüğünde tırsıp kaçan Samsa’nın müdürü ve durmaksızın iğrenç bir şekilde tıkınan yeni kiracı; yüzlerinde maske gibi duran abartılı makyajları ve yapay oyunculuklarıyla, birer “commedia dell”arte” karakteri gibi dursalar da, aslında çağımızın yüzeysel ve sahte ilişkilerinin, paraya ve tüketime dayalı ekonomik düzeninin parodik ama gerçekçi birer simgesidirler.

Müge Saut’un metinde yaptığı bir önemli değişiklik, oyuna kendi canlandırdığı bir karakteri, ‘iç ses’i eklemiş olması. Kimi zaman anlatıcı görevini de yüklenen bu ‘ses’, bazen sağduyunun, bazen de artık farklı bir tonlamayla zar zor konuşabilen, ağzından ancak zor anlaşılır kısa sözcükler çıkan Georg’un duygu ve düşüncelerinin sesidir.

Sanat ve edebiyatla bir miktar ilişkisi olan herkesin tanıdığı, bildik metni Müge Saut’un modern sahnelemesi, farklı ve etkileyici oyunculuk anlayışı, müthiş heyecan verici bir sahne olayına dönüştürmüş.

Toplu oyunculuk müthiş başarılı ama asıl etkileyici tarafı, sadece dekor değil, aksesuar da kullanılmadığı için, tiyatro oyunculuğuyla pantomimi harmanlayan son derece ilginç performatif format. Başta ‘iç ses’ Müge Saut olmak üzere, babada Nevzat Süs, annede Aydan Cömert ve Greta’da Dilara Gülümser çok etkileyici bir oyun çıkarıyor. Oyunculuğu ve beden diliyle iki yan karakteri (müdür ve kiracı) başarıyla ayrıştıran Selver Çavuş özel bir tebrik hak ediyor.

Gregor Samsa’yı canlandıran Erkan Akbulut’un yorumu her türlü övgünün üzerinde. Sesinin ve bedeninin tüm olanaklarıyla, Gregor Samsa’yı insanlık dışı bir yaratığa dönüştüren ve bu fantastik mahlûku gerçek ve inanılır kılan müthiş çalışılmış performansı ile bu yıl kazandığı ‘Üstün Akmen Teşvik Ödülü’ ve Afife Jale ‘Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı’ ödüllerini fazlasıyla hak ediyor. Bu tür ödüller çoğunlukla yeni yeteneklere verilse de 19.05.1995’te İstanbul’da doğan ve hâlen Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Bölümü Performans Alanında tam burslu olarak öğrenimine devam eden bu gencecik oyuncunun 14 yaşındayken girdiği tiyatroda zengin bir geçmişi var. 2012 yılında Kadıköy Altkat Sanat Tiyatrosunun kuruluşunda da yer alan Akbulut, oyunculuktan atölye asistanlığına, radyo tiyatrosu ve dublajdan kısa film oyunculuğuna oyunculuğun her dalında çalışmış, çekirdekten yetişme bir tiyatrocu.

‘Dönüşüm’ bitmekte olan tiyatro mevsiminin en başarılı çalışmalarından biriydi. Önümüzdeki sezon AltKat Sanat’ta sahnelenmeye devam edecek. Henüz izlememiş olanlar ve benim gibi bu müthiş sahne performansını bir daha izleyecekler için önümüzdeki sezonun da olmazsa olmazlarından.