Babi Yar Yom Aşoa’yı anarken

Ukrayna’da Kiev’in kuzeyinde yer alan büyük çukur Babi Yar… Nazi SS mangalarının 1941-43 arasında öldürdüğü çoğu Yahudi, 100 bini aşkın kişinin toplu mezarı buradadır.

Sara YANAROCAK Kavram
9 Mayıs 2018 Çarşamba

Alman orduları Kiev’i 19 Eylül 1941’de aldı. Aynı yılın başlarında Hitler, Özel SS Mangalarının, SSCB içlerine doğru ilerleyen Alman ordusunu izleyerek tüm Yahudileri ve Sovyet görevlilerini yok etmesini emretti. Kiev düştükten birkaç gün sonra kentteki Alman karargâhında meydana gelen patlama pek çok Alman askerinin ölümüne yol açtı ve patlamadan sorumlu tutulan Yahudilere karşı, Alman zulmünü arttırdı. SS Sonderkomandoları kente girdiğinde, Yahudiler yok edilmek üzere işaretlenmişti. 29-30 Eylül’de yaklaşık 34 bin Yahudi, 36 saat içinde küçük gruplar halinde kent dışına çıkarıldı; burada hepsi çırılçıplak soyulduktan sonra makineli tüfeklerle taranıp çukura atıldı. Bir bölümü can çekişmekte olan kurbanların üstü hemen toprakla örtüldü. Sonraki iki yıl boyunca bu mezar Yahudi olan, ama aralarında komünist devlet görevlileri ile savaş tutsaklarının da bulunduğu binlerce kurbanın cesedi ile dolup taştı. Alman orduları SSCB’den çekilirken Naziler katliamın kanıtlarını gizlemeye çalıştılar. Ağustos-Eylül 1943’te cesetler savaş tutsaklarınca topraktan çıkartılarak yakıldı.

Görgü tanıklarından tüm ayrıntılarıyla öğrenilen katliamı, İlya Ehrenburg Burya  (1947 Fırtına, 1969) Dokumentarini Roman (roman biçiminde bir belgesel) romanlarında etkileyici biçimde kaleme aldılar. Bölgede bir stadyum kurma tasarısını protesto amacıyla Yevgeni A. Yevtuşenko’nun Eylül 1961’de yayımladığı şiiri  (BABİ YAR) ile Babi Yar tüm dünyanın dikkatini üzerinde topladı. Ünlü Rus müzisyen Dimitri Şostakoviç ilk kez Aralık 1962’de Moskova’da seslendirilen 13. Senfonisinin (KORAL) bir bölümünde bu şiire yer verdi.

Yevtuşenko ve Şostakoviç başka Sovyet yurttaşlarının da öldürüldüğü bir bölgeyi yalnızca Yahudilere mal etmeye yanaşmayan yöneticilerce  ‘Kozmopolitizm’ ile eleştirildiler. Babi Yar’da 1966’da küçük bir dikili taş, 1976’da ise 15 m. yüksekliğinde bir anıt dikildi.

Babi Yar hikâyesi

Önce el ilanları dağıtılarak ve asılarak, Kiev bölgesinde bulunan Yahudilerin yerlerinin değiştirileceği ve başka bölgelere nakledilecekleri duyuruldu. Bu ilanlarda Yahudilerin tümünün 29 Eylül sabahı saat 06.00’da; Kiev’deki bir meydanda toplanmaları gerektiği, yanlarına değerli eşyaları, valizleri, paraları ve kalın kıyafetler almaları gerektiği belirtildi. Alınan olumlu tepki, beklenenin çok ötesinde oldu. Katliamdan iki gün sonra verilen bir raporda operasyonun en zor kısmının Yahudilerden toplanacak kişi sayısının 3 bin-5 bin olacağı varsayılmaktayken, 30 binden fazla kişinin toplanması olduğu belirtildi. Kurbanlar başlarına gelecekleri, son anda silahlar ateşleninceye kadar anlayamadılar. Bir görgü tanığının ifadesine göre “Kurbanlar çeşitli istasyonlardan geçirildiler ve her bir noktada çantalarını, paltolarını, kıyafetlerini, ayakkabılarını ve son olarak da iç çamaşırlarını tek tek terk etmek zorunda bırakıldılar. Her çeşit kıyafet için ayrı bir bölüm oluşturulmuştu. Her şey çok hızlı ilerlemekteydi ve hareket etmekte tereddüt edenler, askerler tarafından itilerek ve vurularak hareket ettirildiler”. Kurbanları daha sonra önceden kazılmış 150 metre uzunluğunda, 30 metre genişliğinde ve 15 metre derinliğinde bir çukurun önüne getirerek makineli tüfeklerle taradılar. Katliamdan 29 kişi ölü taklidi yaparak sağ olarak kurtuldu. Bunlardan biri olan Dina Proniçeva yaşadıklarını BABİ YAR isimli bir kitapta anlattı.

Daha sonraki aylarda Babi Yar’da katliamlar devam etti. Kiev’deki Alman işgali bitene kadar Babi Yar’da 100 bin kadar insanın katledildiği düşünülüyor.

II. Dünya Savaşı’nda birçok katliam gerçekleşti fakat hiç biri 29-30 Eylül tarihleri arasında Babi Yar’da gerçekleşen kadar büyük olmadı.

BABİ YAR

Hiç anıt yok Babi Yar’da.

Tek mezar taşı o dik yamaç.

Korkuyorum.

Yahudiler kadar yaşlıyım şimdi.

Şimdi bir Yahudi gibi görüyorum kendimi.

Şimdi eski Mısır’da dolaşıyorum.

Çarmıha geriliyorum şimdi, ölüyorum,

Çivilerin bile izi var üstümde şimdi.

Deryfus geliyor aklıma.

Ben O’yum.

Kof adamlar suçluyor, yargılıyor beni.

Parmaklıklar ardındayım ansızın,

Kıstırılmışım, tutulmuşum, sövmüşler bana;

Brüksel dantelinden elbiseler giymiş hanımlar,

 Bağırarak şemsiyelerini çarpıyor suratıma.

Belostok’da bir çocuğum şimdi,

Yere yayılıyor damlayan kan,

Öfkeyle saldırıyor meyhanenin

Soğan ve votka kokan fedaileri.

Tekmelenmişim, elimden bir şey gelmiyor,

Yalvarıyorum dinlemiyorlar bile,

“Gebertin çıfıtları, Rusya’yı kurtarın” diye,

Haykırarak bir aktar dövüyor annemi.

Anna Frank olarak görüyorum kendimi,

Nisan dalları kadar inceyim,

Sevgiyle dolu içim;

Boş sözler söylemeyin bana,

Birbirimize bakalım istiyorum.

Gülecek, koklayacak ne var ki

Yapraklardan, gökyüzünden başka.

Ama çok şey yaparız sen istersen,

Usulca sarılırız birbirimize

Karanlık bir odada.

Bir gelen mi var, korkma.

Bu gelen baharın sesi.

Gel bana, dudaklarını uzat bana.

Biri kapıyı zorluyor.

Yok, yok, kırılan buzların sesi.

Yaban otları hışırdıyor Babi Yar’da.

Ağaçlar sert sert bakıyor, yargıçlar gibi,

Her şey sessizce çığlık atıyor.

Şapkamı çıkarıyorum,

Anlıyorum gittikçe yaşlanmışım.

Burada gömülü bu binlerce insanın,

Bu binlerce insanın ardından koparılmış

Sessiz bir çığlıktan başka neyim ki şimdi;

Burada vurulmuş her ihtiyarım ben,

Burada vurulmuş her çocuğum ben.

Ey Ruslar, vatandaşlarım, bilirim hepinizi.

Kötü eller kirletiyor temiz adınızı sizin.

Ülkem nasıl güzeldir hep bilirim,

Nasıl korkunçtur kendilerine, hiç titremeden,

‘Rus Birliği’ adını koyan Yahudi düşmanları.

Hiçbir yerim unutamaz bütün bunları.

Çınlasın ‘Enternasyonal’

Yeryüzündeki

Son Yahudi düşman gömüldüğü zaman.

Kanımda Yahudi kanı yok,

Ama öyleymişim gibi beni,

Hor görüyor, aşağılıyor Yahudi düşmanları.

Gerçek bir Rus’um bu yüzden.

Yevgeniy Yevtuşenko -1961

Çeviren Ülkü Tamer-1963