Sen baştan kaybettin Pemfigus

İrving BARUH Yaşam
9 Mayıs 2018 Çarşamba

1. Dostum Pemfigus’a karşı.

“İlk defa duydum ismini.

Az kişi bilirmiş seni.

Tehlikeli dediler senin için.

Dostumdan öğrendim, kimsin, nesin.

Bulmuşsun adamı kaç kişinin arasından.

Yakalamışsın yakasından.

Bilmediğin bir şey var ama bu kez.

Ters köşeye yatırır bu adam, bilir herkes.

Şimdiden söylüyorum sana mahsus.

Sen baştan kaybettin, sonra şaşırma Pemfigus.”

2. Dostum:

Bir dostum ile ilgili bu yazı. Neredeyse her şey ile dalga geçen ve yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmayan bir kişi ile ilgili. Canınızı sıkan bir konuyu paylaşın kendisiyle, büyük olasılıkla dalga geçiyor olacak. Bu durumu hemen yadırgarsınız diye tahmin ediyorum. Ancak ufak bir püf noktası aktarayım. Kendisiyle ilgili her konuyla da sıkı şekilde dalga geçiyor bu dostum. Onu tanıyınca, amacının sizi sinir etmek olmadığını anlıyorsunuz. Esasında her şeye, mizahını görerek ve göstererek yaklaşıyor. Ve en önemlisi kendisiyle barışık, hayat ile barışık bir insan. Onun sayesinde şunu fark ediyorsunuz; esasında başınıza gelen olumlu veya olumsuz her şeyin gerçekten gülünç bir yanı var. Zaten başınıza gelmiş, “çok komik” diye anlattığınız birçok hikâye esasında uzun zaman önce yaşadığınız ve o sırada canınızı bir hayli sıkmış olaylar ile ilgili değil midir? Yaşadığınız en tatsız olayları bile araya uzun bir zaman girdikten sonra başkalarını güldürmek için anlatırsınız bazen. Çünkü artık olayın üzerinizdeki etkisi geçmiştir. Dostum ile uzun vakit geçirdiğiniz zaman, siz de başınıza gelen trajik bir olay ile dalga geçmeye başlıyorsunuz. Üstelik seneler sonra değil de, o sırada. 

İşte bu dostumun adı Erol.

Yaşadığınız her olaya, başınıza gelebilecek her türlü olumsuzluğa Erol gibi içindeki mizahı görerek yaklaşabilmenin hayatınızı ne kadar olumlu etkileyebileceğini, kendinizle barışık olmanın sizi ne kadar güçlendireceğini bir düşünün.

 

3. Pemfigus:

Geçtiğimiz hafta hayatımda ilk defa duyduğum bir hastalığın varlığından haberim oldu. Bu hastalıkla ilgili, Türk Dermatoloji Derneğinin internet sitesinde bilgiler mevcut: 

“Normal koşullarda yalnızca insan vücuduna zararlı olabilecek mikrop ve yabancı maddelere karşı bir koruma sistemi olan bağışıklık sisteminin, kişinin kendi doku ve hücrelerini de yabancı olarak algılayıp buna karşı savaşması sonrasında ortaya çıkan hastalıklardan birisi. Henüz bilmediğimiz bir nedenle vücudun kendi derisini yabancı olarak algılaması ve buna karşı bir tepkime vermesinden kaynaklanmakta. Bu tepkimeye bağlı olarak genellikle ağrılı, yüzeysel yaralar oluşur. Bu yaralardan vücudun sıvı ve bazı gerekli maddeleri kaybetmesi ya da bu yaralardan giren mikropların neden olduğu enfeksiyonlar hastalığın bazen yaşamı tehdit edebilen olumsuz etiklerinin de temelini oluşturur. Nadir görülen bir hastalıktır. Kabaca 1 milyon kişinin 2-3’ünde bu hastalığın geliştiği tahmin ediliyor. Çoğunlukla ağızdan hap şeklinde alınan kortizon ilacı hastalık açısından ‘hayat kurtarıcı’ etkisi nedeniyle tedavinin temel taşını oluşturur. Diğer ilaç ve yöntemler genellikle kortizon tedavisine destek amaçlı ya da nadiren kortizon tedavisine cevap vermeyen durumlarda ikincil seçenekler olarak kullanılır. Sonuçta genel olarak tedavisi kortizonun iyileştirici etkisi ile kortizonun yan etkileri arasındaki hassas bir denge üzerine kuruludur.”

İşte bu hastalığın adı Pemfigus Vulgaris.

Erol, “Ne şanslıyım, milyonda biri bulduk” diyerek, Pemfigus ile tanışır tanışmaz dalga geçmeye başladı. Pemfigus bile onun mizahi yönünü, neşesini yani gücünü alamadı elinden. Neşesi, yüzündeki gülümsemesi hiç bitmeyen birinin yaşam enerjisi biter mi? Hayır tabi ki. 

Tam da bu sebeple, bu hastalığa bir iki çift laf etmek adına yazıya bir şiir ile giriş yapmak istedim.

“Sen baştan kaybettin Pemfigus.”