Bir İyi İnsan, Selim Amado ‘Halkına Katıldı’

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuh Arslantaş, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Selim Amado´yu anlattı.

Toplum 0 yorum
25 Nisan 2018 Çarşamba

 

Nuh ARSLANTAŞ*

 

Elif okuduk ötürü

אוֹת אָלֶ"ף סֵמֶל הַבּוֹרֵא

Ot "Alef" semel ha-Bore

Pazar eyledik götürü

וּמַסְפִּיק לָנוּ לֶקַח זֶה

Ve maspik lanu lekah ze

Yaradılanı severiz

אוֹהֲבִים אָנוּ אֶת הַנִּבְרָא

Ohavim anu et ha-nivra

Yaradandan ötürü

מֵחִבָּתֵנוּ לַבּוֹרֵא

Mi hibatenu la Bore

2010 yılı başlarıydı. Doktora sonrası araştırma için İbrânî Üniversitesi Ben Zvi Enstitüsü’nde hocam Prof. Dr. Yom Tov Assis’in (z”l) davetiyle “Türk Tarihini Konu Edinen İbrânîce Kronikler” başlıklı araştırma için Kudüs’e gidişimde tanımıştım Selim Bey’i. Öncesinde, Yunus Emre şiirlerinin İbrânîceye çevirisi sürecinde değerli arkadaşım Denis Ojalvo’dan, gıyaben tanıyordum kendisini. Birkaç mesele için mailleştiğimi de hatırlıyorum.

Kudüs’e ulaştığımda aradı beni. Kendisiyle telefonda ilk temasımızdı bu. Yahudi tarihine dair çalışmalarımı bildiğini, her türlü yardıma hazır olduğunu ve benimle yüz yüze tanışmak istediğini belirtti. Nazik bir insandı Selim Bey. Aslında kendisinin gelmek istediğini, fakat sağlık problemlerinin el vermemesi nedeniyle evine beklediğini ifade etti. “Yok, dedim, siz zahmet buyurmayın, bilirsiniz, geleneğimizde küçükler büyüklere gider” sözüm üzerine gülüştüğümüzü hatırlıyorum. Emeklilik günlerini yaşayan Selim Bey, Kfar Saba’daki evinde ağırlamıştı beni. Kfar Saba isminden hareketle “Selim Bey, dede olduğunuz için mi Dedeköy’de (Kfar Saba) yaşıyorsunuz” diye takılmadan edememiştim. Gevrekçe gülmüştü bu kelime oyunuma. Bu ziyarette değerli eşi Katia Hanım’la sergiledikleri sıcak misafirperverliği unutamam.

İnsan canlısıydı Selim Bey. Ortak bir yanımız daha ortaya çıkmıştı bu görüşmede. Fakültemiz (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) eski hocalarından Mahir İz Bey’den ders aldığını ve kendisini hayırla yâd ettiğini belirtti. Malum, ortak noktalar insanları biraz daha yaklaştırır, kaynaştırır. Bu görüşme de öyle oldu. Merhum Mahir hocamızdan dinlediği birkaç şiiri okudu ezberinden. Bu ilk yüz yüze görüşme, uzunca bir ziyaret olmuştu.

Sonrasında Türkiye’ye dönmeden birkaç kere daha ziyaret ettim kendisini. Bu ziyaretlerden birinde (11 Temmuz 2010) İzmirli olduğunu benden öğrendiği Hayyim ben Ya’kov Berav’ın Zimrat ha-Arets isimli risalesinden anlamadığım Ladino birkaç şiirle, Rozanes’in Türkiye Yahudileri tarihinden bazı yerleri okuyup üzerinde konuşmuştuk. Risalede bahsi geçen bazı konuların, bu bağlamda Yahudi geleneğinde önemli günlerde okunan mecelle (megilot) kültürünün gelenekteki yerini anlatmıştı Selim Bey. Ladino dili ve kültürüne hakimiyeti dikkatimi çekmişti bu görüşmede. Konuşmayı ve muhabbeti seven biriydi kendisi.

Türkiye dönüşü ziyaretlerimden bir diğerinde de ona çok sevdiği Kayseri’ye özel yiyeceklerden götürmüş; eksik bazı kitaplarımı da takdim etmiştim. Bu buluşmamızda benden taze memleket havası aldığını söyleyen Selim Bey İzmir anılarını anlatmış; ben de anılarını yazmasını tavsiye etmiştim. O, bu anılarını birkaç sene sonra Türk Yahudi cemaatinin yayın organı Şalom’da ‘Selim Amado’nun Penceresinden İzmir Yahudileri’ mülakatında anlatmıştır. Bu ziyarette ayrıca onun Türkiye’yi çok özlediğini fark etmiştim. Kitaplarımı takdim ettiğimde, Türkiye’de Yahudilik ve Yahudi tarihi konusunda son dönemlerde yapılan kaliteli ilmî çalışmaların sevindirici olduğunu ifade etmişti. Eliyahu Kapsali’nin (1483-1555) tarih kitabı Seder Eliyahu Zuta bağlamında hazırladığım Türkler ve Yahudiler kitabımı da çok beğenmiş, Şalom gazetesinde kitaba bir tanıtım yazma lütfunda da bulunmuştu.

AMADO İLGİLİ, MERAKLI, İNCE DÜŞÜNCELİ VE TAM ANLAMIYLA BİR BEYEFENDİYDİ

İlgili bir insandı Selim Bey. Kudüs dönüşümden sonra irtibatımız hiç kesilmedi. Yeni çıkan çalışmalarımı ya posta yoluyla göndermemi ister ya da kendisinde kalmak şartıyla pdf’ini mutlaka rica ederdi. Dikkatle okur; takdir ve tenkitlerini asla esirgemezdi. Katıldığım TV programlarını da mutlaka seyreder, ertesi günü görüşlerini uzun uzun paylaşırdı benimle.

Meraklı bir insandı Selim Bey. İslamiyet ya da Yahudilik, dinî konularda okuduğu, anlamadığı ya da kendi zaviyesinden doğru veya yanlış bulduğu pek çok konuyu uzun uzun yazar, görüşlerimi sorardı. Zaman zaman siyasî konularda da olurdu bu fikir teatileri. Farklı görüşlerde de olsak, birbirimizin görüşlerine hiç katılmasak da, Selim Bey’le yazışmalarımız hiç kesilmedi. Karşılıklı saygı ve anlayış hiç tükenmedi. Şimdi, farklılıklara anlayış pek kalmadı artık. İnsanlar farklı düşüncelere saygı, anlayış ya da tahammül içerisinde olamıyorlar. Oysa, Selim Bey’le biz fikir dünyalarımızı anladıkça, birbirimizi daha iyi tanıma ve anlama fırsatı bulmuştuk. Gittikçe de ilerledi bu arkadaşlık. Türkiye’den araştırma için giden öğrencilerime ya da arkadaşlarıma Selim Bey’i aramalarını, görüşme imkânları olursa, mutlaka görüşmelerini salık verdim hep. Güvenle tavsiye edebileceğiniz bir kimseydi o. Bunlardan bazılarıyla sağlık problemleri nedeniyle görüşemese de, telefonla mutlaka ilgilendiğini biliyorum. Eldar Hasanov’un, rehberliğimde hazırladığı, Marmara İlahiyat Vakfı’ndan çıkan kıymetli çalışması İbrânîce Dilbilgisi kitabına da katkısı oldu Selim Bey’in. Dikkatli bir şekilde okuyarak olgunlaştırmıştı kitabı. Bilgisini ve tecrübesini paylaşmaktan çekinmeyen biriydi o.

İnce düşünceli ve hâzâ (tam anlamıyla) bir beyefendiydi Selim Bey. Mübarek günler ve bayramlarda tebrikleşmeyi ne o ihmal eder ne de ben atlardım. Mutlaka yazışır, zaman zaman telefonlaşır, bayramlaşır ve halleşirdik. Şimdi insanlar önemsemiyorlar bunları. Yazdığınızla ya da aradığınızla kalıyorsunuz. Dikkat edilmiyor bu tür şeylere artık.

Sabırlı biriydi Selim Bey. Özellikle son birkaç yıldır boğuşmak zorunda kaldığı yoğun sağlık problemlerini benimle de paylaşırdı. Tedavi sürecinin ağırlığından bahsetse de, son aylara kadar süreci hep metanetle karşılayıp ümit beslemeyi yeğlemiştir.

Ancak olmadı. Ecel kaçınılmaz. İnsan ömrü emanet, bu emanet de zamanlı. Emanet, buyrulduğu üzere zamanı gelince mutlaka sahibine iade edilmek zorunda (כִּי מִמֶּנָּה לֻקָּ֑חְתָּ כִּֽי־עָפָ֣ר אַ֔תָּה וְאֶל־עָפָ֖ר תָּשֽׁוּב[Tevrat, Tekvin (Bereşit) 3/19].

Son üç yıldır, sosyal medya da dahil pek çok şeyden el-etek çekerek Tevrat’ın (Tora) Bağdatlı âlim Sa’adya Gaon (ö. 942) tarafından Arapçaya yapılan ilk tercümesinin Türkçeye çevirisiyle meşgulüm. Hamdolsun bitti. Tevrat’ın Onkelos, İbn Ezra, RaŞY ve RaMBaN gibi makbul tefsirleriyle zenginleştirdiğim bu açıklamalı çevirisi sene içerisinde ciltler halinde yayınlanacak inşallah. Selim Bey’le bu konuda da yazışmalarımız olmuştu. İlgisini ve himmetini hiç eksik etmedi. Birkaç ay kadar önce çalışmayı çok merak ettiğini yazmış; benden çalışmayla ilgili bazı örnekler istemişti. Ben de “tamam” demekle beraber, son şeklini verdikten sonra değişik örnekler göndermek niyetiyle biraz ötelemiştim bu isteğini. Bendeki mükemmeliyetçilik, Selim Bey’deki de merak ve sabır… Ancak iki hafta kadar önce Selim Bey’e göndermeye niyetlendiğimde vefat haberini öğrendim. Pesah (Fısıh) tebriği için yazdığım maile gelmeyen cevaptan uyanmalıydım aslında Selim Bey’e bir hallerin olduğunu… Çünkü, nezaketen cevabı hiç ihmal etmezdi kendisi.

Selim Bey yok artık… Üzücü bir durum. Ancak her birimizin hayatımızda bir kerecik tecrübe edeceği hak vaki oldu kendisine. Olması gereken zamanda olması gereken yere yürüdü kendisi… Halkına katıldı (וַיִּגְוַ֨ע וַיָּ֧מָת ... בְּשֵׂיבָ֥ה טוֹבָ֖ה זָקֵ֣ן וְשָׂבֵ֑עַ וַיֵּאָ֖סֶף אֶל־עַמָּֽיו[Tevrat, Tekvin (Bereşit) 25/8].

Baruh Dayan ha-Emet… ברוך דין האמת

İyi bir insan, iyi bir arkadaştı Selim Bey. Eminim, onu tanıyan herkesin ortak düşüncesidir bu.

Selim Bey gibi iyi insanlar eksik olmasın dünyada. Her topluma lazım onun gibi özel ve güzel insanlar.

Selim Amado ve arkadaşlarının (Denis Ojalvo ve Avram Mizrahi), şiirlerinden seçip İbraniceye çevirdikleri “Yunus Emre-Sufi Şiirler Antolojisi”nden bir şiirle başladığım bu naçiz yazıyı, bu antolojideki bir başka şiirle bitirelim:

Geldi geçti ömrüm benim

כָּךְ חַיַּי עָבְרוּ וְחָלְפוּ

Kah hayay avru ve halfu

Şol yel esip geçmiş gibi

כְּמוֹ שֶׁרוּחַ נָשְׁבָה וְעָבְרָה

Kmo şe ruah naşva ve avra

Hele bana şöyle gelir

הָיִיתִי אוֹמֵר כְּאִלּוּ

Haiti omer keilu

Şol göz yumup açmış gibi

כְּהֶרֶף עַיִן הֵם עָבְרוּ

Ke heref ayin hem avru

Başta eşi Katia Hanım ve ailesi olmak üzere sevenlerinin, cemaatinin ve camiasının başı sağ olsun. Z"l.


27 Receb 1419/14 Nisan 2018/ 29 Nisan 5778

* Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.


 

4 Yorum