“Bir Hayalim Var” diyenler Limmud’da buluştu

11-12 Kasım tarihlerinde Ulus Özel Musevi Okullarında gerçekleşen 13. Limmud Kültür Festivali, bu sene de yüksek bir katılımla gerçekleşti. Festival, bu yıl da yüzlerce kişiyi farklı konularda bilgilendirmek, fikir alışverişinde bulunmak ve deneyimlemek için bir araya getirdi.

Toplum
15 Kasım 2017 Çarşamba

Bu yıl Limmud Kültür Festivali, 11 Kasım Cumartesi akşamı gerçekleşen açılış konuşmaları ve Sefarad ezgileri konseri ile başladı.

Moderatörlüğünü İgal Zakuto’nun yaptığı açılış gecesi katılımcıları, Seymur Tarı,  Lesli Karavil, Avi Alkaş, Ersin Alok, Judith Malika Liberman ve Lesley Hazelton’du. Konuşmalara Elad Gabay ile Stefan Sablic, Balkanlar ve Sefarad ezgilerinden sundukları konserle renk kattılar.

Tüm konuşmacıların anlatımları ‘Bir Hayalim Var’ konusunu içeriyordu. Seymur Tarı, İsrail’in 70 yıllık politika hayatını resmeden, efsane lider Şimon Peres’in, ölümünden sonra yayınlanan, anılarını kaleme aldığı kitabı ‘No Room for Small Dreams / Küçük Hayallere Yer Yok’, üzerinden en büyük niteliği hayal kurmak olan, yalnız kalsa bile ümidini hiçbir zaman yitirmeyen, optimistliğinden vazgeçmeyen Peres’i paylaştı.

Modern İsrail ordusunun kurucusu, sayısız politik görevlerde bulunan Peres’in son projesi İsrail’i bir ileri teknoloji ülkesine dönüştürmek ve orada bir Silikon Vadisi kurmaktı. Gecenin sürprizi ise Seymur Tarı’nın teknoloji çağına uyarak telefonla Peres’in oğlu Hemi Peres ile salondakileri bağlantıya geçirmek oldu. Babasını anlatan Hemi ilgi ile dinlendi.

Oyuncu ve stand-up sanatçısı Lesli Karavil hayatın içsel yolculukta bir oyun olduğunu belirtti ve seyircilere “Kendi özümüzde, takdir duygusunu çöpe atsak ne olurduk?” sorusunu sordu.

Avi Alkaş, değişik bir tarzda karşımıza çıkarak insanların asıl hedeflerinin mutluluk ve mutluluğa erişebilmek olduğunu anlattı. “Arzularım/NanI bAŞarMAK” veya arzularımı aşmak, arzulananı başarmak anlamında okunabilen başlığını ekrandan bize yansıtırken özümüzü keşif etmek, amaçlarımızı netleştirip düzenlemek, elemek ve hayallerimizi gerçekleştirmenin hayat yolumuzu belirlemedeki önemini aktardı. Gelecek ile hayal ve amaçlarını salondakilerle paylaşırken projeleri coşkuyla dinlendi.

Sanat uğraşısına resimle başlayan, fotoğraf dalında önemli başarılara imza atan Fotoğraf Sanatçısı Ersin Alok, Anadolu’da gördükleri sayısız kaya figürlerinden yola çıkarak hayal ve gerçeğin çoğu zaman içe içe yaşandığını ilginç tecrübeleriyle anlattı. Masal anlatıcısı ve sanat terapisti Judith Malika Liberman masalın aslında hep birlikte hayal kurmak olduğunu, masalın köylerde ne kadar yaygın olduğunu ve hayal gücümüzü kullanmamıza yardımcı olduğunu belirtti.

Gecenin son konuşmacısı Psikolog Lesley Hazelton, 13 yıl Kudüs’te birçok yayın için muhabirlik yapmış. Filistin - İsrail barışının hayaliyle yaşadığını ve bundan vazgeçmeyeceğini, inanılan şeylerin bir gün gerçeğe dönüşeceğini belirtti.

 

Pazar günü tüm gün süren festivalde siyasetten dış politikaya, sanattan tarihe ve beslenmeye kadar birçok konu masaya yatırıldı. Mete Yaylalı, Tuna Saylağ, Elda Sasun, Nazlı Doenyas ve Sibel Konfino oldukça yoğun olan programdan katılabildiklerini ve deneyimlerini paylaştılar.

 

SOLİ ÖZEL: Türkiye-ABD İlişkilerinde Son Durum

Dış politika uzmanı Soli Özel, Başbakan Binali Yıldırım’ın son Washington ziyaretini değerlendirerek başladı. Ziyaretin ardından yayınlanan ABD bildirisinde klasik karşılıklı iyi niyet mesajları ve görüşmelerin olumlu geçtiği söylendikten sonra asıl çarpıcı durum tespiti son cümlede verildi: “Başkan Yardımcısı, Amerikan vatandaşlarının, Amerikan diplomatik temsilciliklerinde çalışan Türklerin, gazetecilerin, sivil toplum temsilcilerinin olağanüstü hal kapsamında tutuklanmalarıyla ilgili derin kaygılarını dile getirmiş ve bu vakaların şeffaf bir şekilde hukuk kurallarına uyarak çözülmesini talep etmiştir.”

Bu tip bir cümlenin daha önceki ziyaretlerin ardından hiç kurulmadığını belirten Özel, “Binali Yıldırım bu ziyarette ABD başkan yardımcısı tarafından verilen mesajları doğru anlamışsa dönüşte ikili ilişkilerde biraz daha yumuşak olunmasını tavsiye edecektir” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin coğrafi konumuna hatırlatan Soli Özel özellikle güneyde Suriye’nin İran’ın destek verdiği fakat ağırlıklı olarak Rusya kontrolünde olan bir Suriye olduğunu belirtti.

Özel, güneyde Irak olarak gördüğümüz bölgenin de artık İran kontrolünde olduğunu vurguladı. ABD ve Batı’nın artık Rusya ve İran’la yakınlaşma çabalarına giren Türkiye’ye karşı ortak bir duruş sergileyeceğini yorumlayan Özel, “Bölgede Rusya ve İran’ın ittifak halinde olduğu düşünülürse Türkiye üç tarafından çevrilmiş durumdadır ve çıkış noktası da yine Batı olmak zorundadır” dedi.

KADRİ GÜRSEL: Türkiye’de Gazeteciliğin Serencamı

Türkiye’de gazeteciliğin bugün koma durumunda olduğunu belirten Kadri Gürsel, “Fakat henüz ruh bedeni terk etmediği için hayata dönmek mümkün” dedi. Eskiden gazetecinin ‘bağımsız-namuslu-profesyonel’ ayakları üzerinde durması beklenirken bugün ‘cesur olma’ ayağının da eklendiğini belirten Gürsel bu nedenle ortaya aktivist gazeteci modelinin çıktığını belirtti. Gazetecinin, aktivist olmadığını, halkın haber almasını sağlayan bir vasıta olduğunu vurgulayan Gürsel bu şartların sadece Türk gazetecileri için değil, ülkede görev yapan yabancı gazeteciler için de geçerli olduğunu belirtti. Kadri Gürsel son olarak gazeteciliğin yakın gelecekte ne durumda olacağını öngöremeyeceğini söyledi.

ARON NOMMAZ: İmparatorlara Meydan Okuyan Kadın: Dona Gracia

Portekiz Fahri Konsolosu olmasının yanında birçok kurumun başkanlığını da başarıyla yürüten Aaron Nommaz, konuşmasında ilk yazarlık deneyimi olan ‘Kanuni’nin Yahudi Bankeri- Dona Gracia’nın nasıl ortaya çıktığını, bu dönemde karşılaştığı ilginç olayları ve kişileri, kitabın yola çıkışından tamamlanmasına kadar olan süreci ve kitabın geçirdiği değişimleri paylaştı. Osmanlı tarihinde bu kadar etkisi olan Dona Gracia hakkında Türkiye’de hiç bilgi bulunmadığını belirten Nommaz, kitabın Dona Gracia hakkında Türkiye’deki ilk kitap olduğunu vurguladı. Nommaz, kitabın hızlıca en iyi satanlar listesinde olmasında Yahudi Toplumu’nun büyük desteği olduğunu, bunun için müteşekkir olduğunu ifade etti.

Nommaz, 16. yüzyılda yaşamış bu ileri görüşlü kadının, Theodor Herzl’den 300 yıl önce Yahudi halkı için ulusal bir yuva kurma hayali ile Tiberya’yı satın aldığını anlattı. Ayrıca 16. yüzyılda Portekiz’deki antisemit olaylara, Yahudileri nefessiz ve korku içinde yaşatan engizisyonun acımasız gerçekliğine, Portekiz ve İspanya’nın engizisyon için Yahudilerden özür dilediğine, ancak Papa’nın henüz bu konuda bir özür iletmediğine değindi.

NUR BATUR: Veda-Karanlığa Meydan Okuyan Kadın: Benazir Butto

Gazeteci, yazar, televizyoncu ve öğretim görevlisi Nur Batur, bu kimliklerinin yanında Benazir Butto’yu yakın bir dostun bakışıyla anlattı. Butto’yu, Batı’yı anlayan, aynı zamanda kimliğini koruyan, doğu ile batı kültürünü tam anlamıyla harmanlamış, çağdaş bir toplumu hayal eden, halkla sıcak temasta bulunan cesur bir kadın olarak tanımladı.

Harvard ve Oxford’da öğrenim gören ve sıkı bir Atatürk hayranı olan Butto’nun, din ve devlet işlerinin kesinlikle ayrılması gerektiğine inandığını söyledi. Kadınların örtünmesi hakkındaki Butto’nun “En iyi örtünme, bakan gözlerin örtünmesidir” dediğini ve bu sözlerin Benazir Butto’nun hedef olmasına sebep olan sözler olduğuna inandığını belirtti.

Batur ayrıca, Pakistan ile Türkiye’nin benzerliklerine, fanatizmin insanları nerelere sürüklediğine, devletlerarasında oynanan kanlı satranç oyunlarına ve Butto’nun gelecek kuşaklara bıraktığı ideallere değindi.

PROF. DR. İLBER ORTAYLI:  Eğitimde Eşitlik- Seçkinlik

İlber Ortaylı sohbetinde, ‘Eğitimde eşitlik diye bir program yoktur’ görüşünü savundu. “Hepimiz hür doğarız, bunun arkasında bir hürriyet ve eşitlik anlayışı vardır ama bu eşitlik eğitimde olmaz.” Eğitimin zekâ ve yeteneğe göre verilmesi gerektiğini belirten Ortaylı çeşitli ülkelerin eğitim programlarından örnek verdi. Rusya’da Komünizm zamanında çocukları izole edip ona göre programların yapıldığını ve bu nedenle beyinleri yıkanmış çocukların yetiştiğini belirtti. Osmanlı zamanında çeşitli değişikliklere uğramakla beraber son zamanlarına kadar (1908) varlığını sürdüren bir saray okulu olan Enderûn Mektebinde dine bakılmaksızın en iyi şartlarda eğitim verildiğini belirten Ortaylı, ilginç bir şekilde Yahudilerin ‘şehir uşağı’ yani şehirli, ticaretle uğraşan şehir çocuğu sayıldıkları için bu okullara alınmadıklarını belirtti.

Bugünkü duruma da değinen Ortaylı eğitimde değer kaybı ve kalitesizlik, dejenerasyon olduğunu belirtti. Eşitlik üzerine kurulan, zekâ ve yeteneğe göre verilmeyen eğitimin geçici bir zaman eğitimi olduğunu belirtti. “Eğitim elitist sisteme göre uygulanmalı, para değil zekâya yönelmeli sonra da yeteneklerine göre devamı sağlanmalı” dedi. 

NEZİH BAŞGELEN: Meriç’ten Dicle’ye Uygarlığın Doğuşu ve Göbekli Tepe

Arkeolog Nezih Başgelen sunumuyla dinleyicileri geçmişte bir yolculuğa taşıdı. 18000 yıldır dünyamızda neler olduğuna ve ezberleri bozan kazılara tanıklık ettik. “İlk aile ve bir arada yaşama kültürünün başladığı Neolitik dönemde İsrail’deki Lut Gölünden Mezopotamya’ya uzanan bölümde dünyanın ilk yerleşimi burada başlar” diyen Başgelen, Göbekli Tepe dışında Anadolu’nun birçok bölgesinde yapılan kazılarda, neolitik devirden kalan eşyalar bulunduğunu belirtti. Göbekli Tepe’nin günümüze kadar çözülemeyen dâhiyane mimarisinin, dinsel yapılar olduğu sanılan, 9 ve 7 sayısının tekrarlandığı dairesel alanların, sadece erkek çizimleri bulunan resim, totemleriyle rahmetli Prof Klauss’un kazılarında ortaya çıkardığı belirten Başgelen “Burası bir tapınak ve inanç mekânı mıydı yoksa göksel bağlantılı bir meydan mıydı?” sorusunun henüz cevaplandırılamadığı vurguladı.

MERİ İSTİROTİ, PROF. DR. ERDAL KARAÖZ, ERTUĞRUL ÖZKÖK, PROF DR. GÜRSEL TURGUT, NİLGÜN BELGÜN: Yaş almayı yavaşlatma yöntemleri

Prof. Dr. Gürsel Turgut, Prof. Dr. Erdal Karagöz, Gazeteci Ertuğrul Özkök ve tiyatro sanatçısı Nilgün Belgün’ün katıldığı, Liv Hospital Grup Koordinatörü Meri İstroti tarafından yönetilen ‘Yaş almayı yavaşlatma yöntemleri’ konulu iki saatlik panel son derece keyifli bir atmosferde geçti. Özkök ile Belgün arasındaki diyaloglar, izleyenleri sık sık kahkahaya boğdu.

Açılış konuşmasında Meri İstroti, gençleşmenin tarihçesine değindi ve bazı ülkelerdeki yaşam süreleri hakkında statiksel bilgiler verdi.  Prof. Dr. Erdal Karagöz yaşlanmanın bir kök hücre hastalığı olduğunu, hücrelerimizin yapımı ile yıkımı arasındaki dengeyi gözeterek bağışıklık sistemimizi çok iyi korumamız gerektiğine dikkat çekti. Depresyonun da birçok hastalığın tetikleyicisi olduğunu da hatırlattı.

Nilgün Belgün ise genç kalma sırrının, hayata hep pozitif bakmasında ve kötümser insanlardan uzak durmasında saklı olduğunu belirtti.

Konu ile ilgili deneyimlerini kişisel anekdotlarla aktaran Ertuğrul Özkök, insanı en güzel gösteren şeyin gülmek olduğunu söyledi. Ayrıca mutlu olmak için gettomuzda yaşamayı ve olumsuzluklardan kaçmayı bilmemiz gerektiğinin altını çizdi.

Prof. Dr. Gürsel Turgut da yüzdeki olumlu ifadenin önemine dikkat çekerek hormonları aktif tutmanın önemli olduğunu ve genetik harita çıkartılarak yaşamın buna göre planlanabileceğini belirtti.

EDİZ ANAVİ: Karanlıkta Tanışma

En ufak bir ışık sızıntısı olmadan tamamen karanlık bir odada sayılı katılımcıyla gerçekleşen bu etkinlik, kişinin kendi içine dönmesini, kendini ve ilişkilerini sorgulamasını sağlıyor. Bunun yanında günlük hayatımızda karşımızdaki hakkındaki bilgilerimizin tamamına yakınının görsel olduğunu fark etmemizi sağlıyor. Ön yargıların ve görsel bilgilerin karşımızdaki hakkında oluşturduğumuz profili ne kadar etkilediğini, yaşayarak deneyimletiyor. Yuvarlak şeklinde oturan katılımcılar, ışıklar kapanıp etraf tamamen karanlık olunca, önceden hiç görmedikleri, ve hakkında hiç bir bilgi verilmeyen bir konukla tanıştırılıyor. İlk turda her katılımcının konuğu tanıyabilmek için tek bir soru sorma hakkı var. İkinci turda her katılımcının, ilk turda konuğun verdiği cevaplardan, konuk hakkında bir profil oluşturması isteniyor. Sonraki bölümde konuk saklanıyor, ışıklar açılıyor, katılımcılar yüzleri duvara dönük bir şekilde bekliyor. Tek tek arkalarını dönerek konuğu görüyor ve yerlerine oturuyor. Işıklar açıkken herkes deneyimlerini paylaşıyor. Karanlığın verdiği cesaret ile hiç tanımadığımız bir kişiye sorduğumuz sorular, görsel bilgiler olmadan karşımızdakinin içi ile doğal bir şekilde kurulan köprü deneyimleniyor.

Ediz Anavi, moderatörlüğünü yaptığı bu etkinliği şimdiye kadar farklı yerlerde toplam 200 katılımcıya ulaştırdı. Konuk ve katılımcılar her seferinde farklı olduğu için bu interaktif çalışmaya tekrar tekrar girilebiliyor. Etkinliğin düzenlendiği diğer yerler hakkında bilgi için: [email protected]

 PROF. DR. ACAR BALTAŞ: Hayatın hakkını vermek

Psikolog Yazar Prof. Dr. Acar Baltaş kişinin kendini hep iyi hissetmek istediğini, oysa insanı insan yapanın zorluklar, hayal kırıklıkları, başarısızlıklar olduğunu ve üstesinden gelinince mutlu olduğunu belirterek başladığı söyleşisine şöyle devam etti: “Hayatımızı kalıplarla yaşıyoruz. Ancak günümüzde kalıplar değişti. Çok özel bir dönemden geçiyoruz. Bilgi her yerde var. Önemli olan bilgiyi anlamlı kılmak. Kendine güvenmekle başarılı olunmaz. Beceri kazanmak çok önemli.” Baltaş çocukları korumanın, konfor alanı yaratmanın onlara iyilik etmediğini, aksine performanslarını düşürdüğünü, onlara karşı sert olmadan kararlı ve disiplinli olmanın önemine değindi.

Baltaş hayat başarı bileşkesini şöyle açıkladı: Elinden en iyi ne geliyorsa onu yapmak, hırs ve ilişkileri iyi yönetmek.

EKİN KOHEN, SEREN KOHEN, SİBEL HORADA COŞKUN: Türkiye’de genç sanatçı olmak

Bu konuşmaya heykeltıraş Sibel Horada Coşkun ile her sene gerçekleşen sanatsal bir etkinlik olan Mamut Art Project’in kurucuları Ekin ve Seren Kohen katıldılar. Çoşkun, üniversite yıllarından başlayarak sanatçı olmaya nasıl karar verdiğini, bu konuda yaşadığı tereddütleri samimiyetle dile getirdi. Ardından, yaptığı eserlerden, yurt içi ve dışında açtığı sergi ve projelerinden söz etti. Seren ve Ekin Kohen de, genç sanatçılar ile koleksiyoner olmaya yeni adım atanları buluşturan ve senede bir kez gerçekleşen Mamut Art Project’in nasıl hayata geçtiğini anlattılar. Mamut Art’ın, sanata yeni başlayanlara eserlerini sergileme fırsatı tanırken, sanat eseri satın almak isteyenlere de uygun fiyatlar sunduğunu söylediler.

 

Gün boyu çeşitli konularda atölyelere katılım da oldukça yüksekti. Kimileri Gilda Kohen ile İzmir Sefarad Yemekleri Atölyesi ve Rakela Köksal Palombo ile Şekersiz Mutfak deneyimine katılırken, kimileri Suzi Esentürk ile toprak ve çiçeğe dokundu, kimileri Belkıs Sezer’den makyaj tüyoları öğrendi, kimileri ise Orit Rumi ile kendini keşfederek, yaratıcılığını deneyimleyerek eğlenceli bir zaman geçirmeyi tercih etti.

İZZET PİNTO: Başarıya giden yol başarısızlıktan geçer

İzzet Pinto, 2006 yılında ablası ile birlikte kurduğu ‘Global Agency’nin oluşumuna kadar geçen sürede yaşadığı başarısızlıkları, iş hayatına adım attığı 19 yaşından başarıya ulaştığı 29 yaşına kadar yaptıklarını, hayal kırıklıklarını, azmini, ileri görüşlülüğünü resimler ve videolar eşliğinde paylaştı. Tayland’da uluslararası ticaretle birkaç yıl uğraştıktan sonra Stella Treves’in kitabından etkilenen Pinto ayakkabıcılıktan yazar ajanslığına terfi eder. 2006’da ilk Türk televizyon formatının uluslararası arenada satışını üstlenir, 2008’de ise Türk dizilerini dünya pazarına sunmaya başlar. Pinto sözlerine kurmayı planladığı bir fondan bahsederek son verdi. 

MÜMİN SEKMAN: ‘Her şey seninle başlar’

Yazar, danışman ve kişisel gelişim uzmanı Mümin Sekman ‘Her şey seninle başlar’ başlıklı seminerinde, türlü şekilleriyle ‘başarı’ konusunu irdeledi. Sekman, başarma eylemini üç şekilde gerçekleşebileceğini anlattı: 1-sonuç almak; 2-potansiyeli gerçeğe çevirmek; 3-sosyal yani rekabete dayalı başarı. Seminerde “Neden bazı insanlar daha başarılı olur?”; “Kaybetmek nasıl öğrenilir?”; “Dünyada yeni başarı trendleri neler?” gibi sorulara yanıt arandı.

 

Diğer konuşmacılar ve konularını ise şöyle sıralayabiliriz:

 GÖNENÇ GÜRKAYNAK: Hukuk ve Ekonomi Perspektifinden Özgürlüğün Refah Boyutu

 AYŞE ACAR ve JOZEF E. AMADO: Adana’da Son Yahudiler

 IŞIK ÖKTE VE İZAK BİLMEN: Yeni Yatırım Felsefeleri ve Dolarizasyn

 ESRA GAON: Yeni Dünya- İnsan Kaynakları Yönetimi

 HADAS ZAKEN: Yahudilikte ‘Tzedek’ ve ‘Tzadaka’ Kavramları

 PROF. DR. EMRE ALKİN: Quo Vadis-Nereye Doğru Gidiyoruz?

 FERHAT ATİK: ‘Terör Günlerinde Felsefe’- Yeni Gelecek Doğuyor

 IŞIL F. DEMİREL: Dünya’da ve Türkiye’de Antisemitizm

 SUZİ AMADO: Duygusal İlkyardım

 VAHAP MUNYAR: Vahap Munyar ile Sohbet

 PROF. DR. AYHAN KALYONCU: Aşkın Sarhoşluk Halleri

 SİNA AFRA ve YOMİ KASTRO: Girişimci Neslin İş Dünyası

 DR. CÜNEYT ÜLSEVER: Türkiye Nereye Gidiyor? 2019 Seçimlerine Doğru

 VERDA FALAY: Zorluklarla Başedişimize Etkili Dokunuşlar

 TULİ SKAİST: Akademik çalışmalara- İki Ülkenin Hikayesi

 MURAT İPEK ve FERİT KOEN: Bir Yazar ve Bir Yönetmenin Gözünden Yahudi Tiyatrosu

 ŞAFAK DEMİREL: Geleceğin Başarılı Çocukları İçin Beyin Eğitimi

 SERDAR DEVRİM ve AHMET ERYILMAZ: 200 Yıllık Güncel Bir Tartışma: Çocuk Eğitimi

 GARETT JENKİNS: Yerel Siyasette Yenilenme Fırsatları

 SAVAŞ ÜNSAL: Kitlesel Fonlama, İş Yapma Yöntemimizi Değiştirecek Yeni Sistem

 DENİZ ALPHAN ve GİZEM ELÇİ: Bir Dilin, Bir Mutfağın Peşinde

 RABBİ MENDY CHITRIK: Modern Gıda Üretimi ve Koşer Yasalarına Etkileri

 AYLİN GERON: Dinlenmek istiyorum

 NEYİR TURALI: Raw Food - Bitki Temelli Yaşam

 

 

 

Etiketler: