Ona ‘granarium’ denir

Sami AJİ Köşe Yazısı
14 Kasım 2017 Salı

Yıl 1994… Antalya’nın Çamyuva beldesindeyiz… Araba kiralayıp, sevgili eşimin rehberliğinde çevredeki tarihi kalıntıları dolaşmaya çıktık. Andriake diye bir antik limandan bahsedildiğini okuyunca, Demre’ye doğru yöneldik. Sora sora yerini tespit ettik ama oraya yol yoktu. Arabayı yolda bırakarak ormanın içinden zar zor geçerek nihayet tarihi bir yapının önüne vardık.

Bu yapının tahıl deposu olduğunu öğrenince meslek icabı daha fazla ilgimi çekti. Daha dikkatle inceleyince bugünkü siloların tüm özelliğini taşıdığını (havalandırma sistemi dahil) hayretle gördüm. İthal hububatın depolandığı bir bina olması kuvvetle muhtemeldi, çünkü gümrük mevzuatı duvarlara kazınmış, olduğu gibi duruyordu. Malların istiflenme yöntemi de ayrı bir duvardaydı. Yapı MS 5. asırda yapılmıştı. 1500 senelikti ama damını onarsak hemen tekrar faaliyete geçebilecek durumdaydı. Etrafı biraz dolaştıktan sonra oradan ayrıldık. Bol bol fotoğraf çektik. Tesadüfe bakın ki, iki sene sonra yani 1996 yılında genel müdürü olduğum Amerikan şirketi İzmit Yarımcada yüz bin tonluk bir silo yapmaya karar verince, tam benzer plan karşıma gelmez mi? Yabancı mühendislere, Andriake fotoğraflarını gösterince hayretten hayrete düştüler.

Yıl 2014… Yine Çamyuva’dayız. Aradan geçen yıllarda 2009 yılında orada kazıların başladığını duymuş ve sinagog kalıntılarına rastlandığı haberini almıştık. Bir ara kazılar durmuş sonra yeniden işe başlanmıştı. Tahıl deposunun da restorasyonu ele alınmıştı. Orayı ziyaret etmemiz farz olmuştu. Bu sefer çok kolaylıkla vardık. Direkt bir yol yapılmış, çeşitli idari binalar da, antik mimariye göre inşa edilmişti. Maalesef ziyarete izin vermediler. İnşaat sahalarına girmemiz yasaktı ancak karşıdan görebilirdik. Çalışmalar ekimde bitecekti. Yine de çok uzaktan birkaç fotoğraf çektik ve sukut-u hayalle Andriake’den ayrıldık.

Yıl 2017… Tarih 5 Kasım 2017 Pazar… Neve Şalom’da tertiplenen Avrupa Yahudi Kültür Günü programı çerçevesinde, Dr. Siren Bora’nın, ‘Ege Yahudileri’ konferansını dinliyorduk. Andriake’yi gündeme getirmesin mi?

Sinagog hakkında detaylı bilgi verdikten sonra,  bu liman ve ticaret şehrinde ikamet etmiş olan Yahudilerden bahsetti. Kitabında da izah ettiği gibi1 oradaki Yahudilerin Helenizmin etkisi altında kalmakla beraber2, geleneklerine bağlı olduklarını ifade etti. (Mesela bazı kitabelerde ‘Kadiş’in son cümlesinin Yunanca tercümesine rastlandığını gösterdi.)

Daha sonra sözü tahıl deposuna getirdi ama yapıyı ‘Granarium’ diye adlandırdı. Sevgili eşim, konferanstan sonra, “Gördün mü, granarium gibi asil bir kelime varken ne diye silo, depo gibi terimleri kullanıyorsun. Zaten ne depo ne de silo Türkçe değil.”

Bir ara hak verir gibi oldum. Ama daha sonra kısa bir sözlükler ve Google turunu beraberce tamamlayınca ilginç tanımlar bulduk. 

Granarium, hemen anlaşılıyor, ‘grano’ yani dane kelimesinden geliyor; Zirai danelerin konulduğu yer. Peki silo?

Silo, antik yunanda kullanılan ‘siros’ sözcüğünden gelir. Latinler bunu ‘sirus’ olarak devam ettirmişler. Daha sonra İspanyolcada “silo” olmuş. İngilizler de İspanyollardan olduğu gibi almışlar ve İngilizceden de bize geçmiş. 

Özetle silo kelimesi en az granarium gibi tarihi köklü ve asil bir kelime idi. Tahmin edeceğiniz gibi sevgili eşim biraz, amiyane tabirle, bozulmuştu… Ama pes etmedi. Araştırmalarına devam etti. Ve birdenbire “Buldum!” diye seslenmeye başladı. Silo kelimesini, 1835’te, İngilizlerin İspanyolcadan aldıkları kesin. Ancak bir düşünceye göre İspanyollar kelimeyi Grekçeden değil, ‘Bask’ lisanından almışlar!

Bask dilinde zile veya zulo hububat saklamak için kazınmış bir çukur, korunak veya mağara imiş! Ha zile, ha zulo, ha zula3

Sevgili eşim, hafifçe gülümseyerek, “Hadi bakalım sen buğdayları zula’ya mı atıyorsun yoksa granarium’da mı muhafaza ediyorsun?” demez mi?

‘Silo’nun bütün asaleti çökmüştü!

 

 

 

Notlar:

1 ‘Anadolu Yahudileri – Ege’de Yahudi İzleri’ adlı eseri, Gözlem Yayınevi-2017.

2 Ad ve soyadlarında çokça Grek ve Roma isimlerini benimsemişlerdi: Philon, Teodosius, Helinikos, Josephus gibi.

3 Zula: Genelde Türkçemizde argo olarak kullanılır. Gizlenmek istenen eşya ve kıymetlerin saklandığı yer demektir.