Fatih Akın duraklama döneminde

Fatih Akın’ın ‘IN THE FADE’inde Diane Kruger En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazandı

Viktor APALAÇİ Sanat
20 Temmuz 2017 Perşembe

Fatih Akın, neo-Nazilerin Müslümanlara karşı giriştiği terör faaliyetlerinden esinlenerek yazdığı senaryoda, kocası ve oğlu ırkçı bir çift tarafından öldürülen bir Alman kadını anlatıyor. Film, dünyayı tehdit eden terör saldırıları üzerine sorulabilecek sosyal ve politik sorulara cevap arıyor. Nazi sempatizanı bir Yunanlının sahte şahitliğiyle Hitler hayranı çift beraat edince, acılı eş intikam yemini eder. Bu rol için Fatih Akın’ın tercih ettiği Diane Kruger, anavatanında çevirdiği ilk film ile Cannes’da iz bırakan oyuncu oldu. Ancak bütünüyle Fatih Akın’ın filmi tatminkar olmaktan uzaktı.


Dördüncü uzun metrajlı filmi ‘Duvara Karşı’ (2004) ile Berlin’de kazandığı Altın Ayı Ödülü’nden sonra, Cannes’da Altın Palmiye’ye çok yaklaşan Fatih Akın, ‘Yaşamın Kıyısında’ (2007) ile En İyi Senaryo Ödülü ile yetinmek zorunda kalmıştı.

Bu yıl Cannes’da Almanya adına yarışan ‘In the Fade’, oyuncusu Diane Kruger’a En iyi Aktris Ödülü’nü getirdi.

Film, günümüz dünyasını tehdit eden terör saldırıları üzerine sorulabilecek sosyal ve politik sorulara cevap arıyor. Fatih Akın, günümüz Almanya’sındaki neo-Nazilerin Müslümanlara karşı giriştiği terörist faaliyetlerden esinlenerek yazdığı senaryoda, Kürt kökenli kocası ve altı yaşındaki oğlu ırkçı bir çift tarafından öldürülen bir Alman kadının yaşadıklarını anlatıyor.

Fatih Akın’ın senaryosunu gerçek bir hayat öyküsünden yola çıkarak yazdığını söylediği film, neo-Nazilerin Türkleri katlettiği Hamburg’un Altona bölgesinde geçiyor.

Kariyeri boyunca geniş kitleleri etkileyebilecek politik filmler yapmayı hedefleyen Fatih Akın, bir komşusunun terör saldırısında hayatını kaybetmesinden sonra, bu tehdidi odağına alan bir film yapmaya karar verdiğini anlatıyor.

Katliamı yapan grubun hayatta kalan tek üyesi Beata Zchape’nin skandal yaratan duruşmasında, polis katillerin izini sürmek yerine, olayda hayatını kaybeden uyuşturucu satıcılarını suçlamıştı.

Dosya ‘Türk Mafyası hesaplaşması’ etiketiyle rafa kaldırılmıştı. Baaden Çetesi’nin duruşmalarını takip etmek için Münih’e giden F. Akın, Fassbinder ile çalışmış, yaşlı senaryo yazarı Hark Bohm’a giderek senaryo yazılımı için destek istemiş. Mahkeme safhasını ve avukatların kullandığı hukuki lisanı iyi bilen Bohm senaryoya inandırıcılık katmış.

 

 

SON ÜÇ FİLMİYLE F. AKIN DÜŞ KIRIKLIĞI YAŞATIYOR

‘Boşlukta’ olarak tercüme edilebilecek ‘In the Fade’in ana karakteri, Katja Şekerci’nin kocası, uyuşturucu satıcılığından mahkûm olan Kürt kökenli, geçmişi karanlık biri. Filmin açılış sekansında düğünlerinin cezaevinde yapıldığını görüyoruz.

Fatih Akın Cannes’da Variety dergisi yazarı Alissa Simon’a verdiği söyleşide, ailesi Türkiye’den göç etmesi, simsiyah saçlı olması sebebiyle Almanya’da ‘öteki’ olarak kabul gördüğünü anlattı.

F. Akın “Zenofobik saldırılar için bir hedeftim. İki yıl önce neo-Nazilerin politikacı ve sanatçılar için yaptıkları listede adım vardı. Filmimi yapmamın sebebi bu grupların hedefleri arasında olmam oldu” dedi.

Film hapisten çıkan, Hamburg’da bir danışma şirketinin sahibi olan Nuri Şekerci’yi (Numan Acar), karısı Katja (Diane Kruger) ve altı yaşındaki oğlu ile mutlu yaşantılarını göstererek başlıyor.

Oğlunu kocasının bürosuna bırakan Katja, genç bir kadının büronun önüne yepyeni bir bisiklet bırakıp hızla uzaklaştığını fark ediyor.

Bisikletin selesine yerleştirilen bombanın patlamasıyla baba-oğul hayatlarını kaybediyor. Bombayı bırakanların izini sürmekte pek titiz ve hevesli davranmayan polis, evde bulduğu (Katja’nın kullandığı) küçük doz uyuşturucu yüzünden acılı kadını sorguluyor.

Oğlunun politik dünya görüşüne katılmadığı için ihtilaf yaşayan dürüst bir vatandaş olan Jürgen Möller (Ulrich Tukur), garajında bomba yapımında kullanılan maddeleri bulduğu oğlunu polise ihbar ediyor.

BİRBİRİNİ KOLLAYAN

NEO-NAZİLER

Karısıyla birlikte tutuklanan Hitler hayranı genç, tüm suçlamaları reddeder. Yunanistan’da Nazi sempatizanı bir partiye kayıtlı otel sahibi bir Rum, sahte şahitlik yaparak, olay günü genç çiftin otellerinde kaldığını söyler. Mahkemenin serbest bıraktığı çiftten intikam almayı yaşam sebebi sayan Katja, polisin bulamadığı delillerin peşine düşer.

Bir ara yaşadığı ağır travmanın etkisinde kalıp bileklerini keserek intihara kalkışan genç kadın, polisin savsakladığı araştırmayı bizzat yapıp, katillerin izini Yunanistan’da bulur.

Terörist Alman çift ile ilişkisini tespit ettiği Yunanlının moteli yakınında, karavanları içinde tatillerini geçiren kocasının katillerini bulan Katja’nın eylem kararını filmin sürprizli finalinde öğreniriz.

Adaletin pençesinden kurtulmayı başaran iki katili cezalandırmak için her şeyden vazgeçmeyi göze alan acılı eş karakteri için Fatih Akın ilk önceleri bir erkek kahraman düşünmüş. Sonraları, daha etkileyici olabileceğini düşünerek, bunu sarışın bir Alman kadınına dönüştürmeyi uygun bulmuş.

Irkçı neo-Nazi çiftin mahkemeden elini kolunu sallayarak çıkması, Katja’yı kişisel bir adalet arayışına itiyor.

Bu rol için Fatih Akın, 2012’de Cannes jürisindeki çalışma arkadaşı, modern Marlene Dietrich olarak tanımladığı Diane Kruger’e teklif götürmüş.

“Fatih Akın her zaman kahramanım olmuştur. Bütün filmlerini ilgiyle izlemiştim. Kendisi Almanya’da bir fenomen, bir süper stardır. Böyle bir rolü yıllardır bekliyordum. Beş yıl önce jüride tanıştığım F. Akın’a bana göre bir rolü olduğunda, birlikte çalışmayı arzuladığımı söylemiştim. Katja rolünü teklif edince, şiddetin hüküm sürdüğü günümüzde, gerçek hayattan alınan bir intikam öyküsünde yer almak istedim, rolü memnuniyetle kabul ettim” diyen Kruger Hamburg’a taşınıp rolüne hazırlanmış.

Diane Kruger filmde, kocasıyla çocuğunun ölümünden sonraki sekanslarda makyajsız, saçı dağınık, yüzünde bir ölüm maskesiyle gözüküyor.

“FİLMİ KÂBUSLARIMLA YÜZLEŞMEK İÇİN YAPTIM”

Dünyanın en ünlü mecmualarının kapaklarını süsleyen eski top-model Diane Kruger, ülkesinde çevirdiği ilk film olan ‘In the Fade’de belki de kariyerinin en önemli kompozisyonunu çiziyor.

Basın konferansında bir gazetecinin, ”Bu film niye anavatanınızdaki ilk film?” sorusuna Kruger, “25 sene önce Almanya’yı terk ettiğimde oyuncu değildim. Almanya’da geçen bir projeyi yıllardır bekliyordum” cevabını verdi.

Senaryoyu çok beğendiğini söyleyen Kruger “Her şeyini kaybeden bir kadını hayata bağlayan motivasyonunun intikam olması bana ilginç geldi. Çok tutarlı, çok güçlü, çok kararlı bir karakteri canlandırmak benim için önemli bir kişisel deneyim oldu. Bütün ekip kalbimizi koyarak yaptık filmi. Fatih Akın’ın başarısını takdir ettiğim için kendisinden hep kardeşim olarak bahsediyorum” dedi.

Filmin basın gösteriminden sonraki basın konferansında Diane Kruger, “Hepimiz dünya vatandaşıyız ve terörizmin tehdidi altında yaşıyoruz” dedi.

Fatih Akın ise: “ Kendimizi çocuğunu kaybeden bir ailenin yerine koyduğumuzda bir kâbusun içine düşeriz. Ben bu filmi kâbuslarımla yüzleşmek için yaptım” dedi.

Trabzonlu bir ailenin çocuğu olarak 1973’te Hamburg’da doğan Fatih Akın, ilk uzun metrajlı filmi ‘Kısa ve Acısız’ ( 1998) ile Locarno’da Gümüş Leopar Ödülü’nü kazandı. ‘Duvara Karşı’ (2004) ile Metin Erksan’dan (Susuz Yaz) sonra Berlin’de Altın Ayı kazanan ikinci Türk oldu.

Kariyerinin en iyi filmi ‘Yaşamın Kıyısında’ (2007) ile Cannes’da En İyi Senaryo Ödülü, ‘Soul Kitchen’ (2009) ile Venedik’te Jüri Ödülü sahibi oldu.

İstanbul üzerine müzikli belgesel, ‘The Sound of İstanbul’ ve çevreci belgesel ‘Cenetteki Çöplük’ 2005 ve 2012’de Cannes’da yarışma dışı gösterildi.

Sürgüne gönderilen Ermeni bir aileyi anlatan, prömiyeri Venedik Festivali’nde yapılan ‘Kesik/The Cut’ (2014) beğenilmedi. Bir Fransız eleştirmen ‘In the Fade’i “iyi bir oyuncunun yer aldığı kötü bir film” olarak tanımladı.

Filmde Nuri Şekerci rolünü canlandıran Numan Acar, ‘Kesik’ filminde de oynamıştı. ‘Başkalarının Hayatı’ (2006) başyapıtının unutulmaz aktörü Ulrich Tukur katilin babası Jurgen rolünde.