“Herkes kazanmaktan, şampiyonlar kaybetmekten korkar!”

Amerikalı ünlü kadın tenisçi Billie Jean King’in sözüdür: “Herkes kazanmaktan, şampiyonlar kaybetmekten korkar!” Sadece bunu söylemez, şunu da söyler Billie Jean King: “Zaferler geçici, mağlubiyetler kalıcıdır!” İnsan kazanmaktan korkar mı? Korkar!

Mete YAYLALI Spor
1 Mart 2017 Çarşamba

Sporda kazanma baskısı denen tam olarak budur. Bir futbol maçının son dakikaları önde giden takım için zor geçer. Bir tenis maçının oyuncuyu mental olarak en çok zorladığı bölüm önde girdiği final seti olmalıdır. Bir Grand Slam finalinin kazananı kuşkusuz fiziksel olduğundan daha çok mental olarak güçlü olandır.

İşte hayatı sporda cinsiyet ayrımıyla mücadele ile geçen, erkek egemen tenis sporunda eşit para ödülü için savaşan ve sonunda kazanan, bugün 73 yaşında olan, Kadın Tenisçiler Birliği WTA Başkanı Billie Jean King sporculuğu döneminde de böyle bir bakışa sahipti.

Tenis kariyerinde on iki Grand Slam tekler ve on altı çiftler şampiyonluğu bulunuyor. En sevdiği turnuva Wimbledon’u altı defa kazanmıştı.

CİNSİYETLER SAVAŞI

1965 yılında Larry King ile evlenen Billie Jean tam üç yıl sonra erkeklere değil de kadınlara ilgi duyduğunu fark edecek ve özel yaşamını buna göre yönlendirecektir. Larry King ile boşanmalarının tarihi ise 1987’dir.

Dünya kadın tenisi dendiğinde akla gelen en önemli isimlerden biri olan Billie Jean tarihe başka bir olayla daha adını yazdırır: Cinsiyetler Savaşı (Battle of Sexes).

Olayın kahramanı Billie Jean gibi görünür ama bu savaşı tetikleyen de rakip erkek sporcu Amerikalı Bobby Riggs olacaktır. 1918 doğumlu Riggs 30’lu yılların sonu 40’lı yılların başında dünya 1 numarası olarak tenis tarihinin altın sayfalarında yer alır. Kumarbaz ruhlu bir sporcudur. Otobiyografisinde 1939 yılında Wimbledon’da tekler, çiftler ve karışık çiftler şampiyonluğuna kendi üstüne $500 oynayarak bugünkü parayla 2 milyon dolar kazandığını yazar ki o dönemde İngiltere’de bahis yasaktır! 1973 yılına geldiğinde Riggs artık 55 yaşındadır ve profesyonel tenisten dört yıl önce emekli olmuştur. Yine de hem para kazanmak hem de tenise ilgi çekmek için biraz da medya desteğiyle kampanya başlatır ve bu yaşında en iyi kadın tenisçilerin bile karşısında duramayacağını ilan eder. “Kadını idare etmek istiyorsan sürekli hamile ve beş parasız bırakacaksın” diyerek ortalığı karıştıran Riggs’in gerçek hedefi cinsiyet ayrımcılığına şiddetli tepki gösteren ve cinsel tercihleriyle ilgi odağı Billie Jean King’dir. King bu kışkırtmaya gelmeyecek, teklifleri geri çevirecek fakat o günkü 1 numara, Avustralyalı 30 yaşında Margaret Court Kabul edecektir. Margaret Court da Billie Jean gibi eşcinsel bir sporcudur ve sporda cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkanların başındadır. 1973 yılının Anneler Günü Kaliforniya’da 5000 seyirci önünde bu iddialı maça sahne olur. Riggs drop shot ve loblarla Court’un dengesini bozar ve maç 6-2 6-1 Riggs lehine biter. Büyük bir hayal kırıklığıdır hatta ‘Anneler Günü Katliamı’ olarak basında yer alır. Maçtan sonra Margaret Court, “Oyunu böyle karıştıracağını tahmin etmedim, biz kızlar böyle oynamıyoruz” diyecektir.

1973 yılında Amerikan basını bir tenis karşılaşmasına büyük ilgi ve yer ayırmaktadır. 44 yıl sonra bugün Türkiye’de tenis sporundan habersiz gazete okuyucularını bir yana bırakın, spor muhabirleri bile bulunuyor fakat Türkiye Tenis Federasyonu tenis sporunun halka indirildiğini bizlere anlatır!

Neyse bu yaraya tuz basmadan biz bakalım Billie Jean sonra ne yapmış.

Bobby Riggs’in artık hedefi Billie Jean King’dir. Margaret Court’un hezimetinden etkilenen ve bir ders vermek isteyen 30 yaşındaki Amerikalı sporcu bu defa iddiayı kabul eder. Şartları vardır. Kazanan ortadaki 100 bin Dolar ödülün hepsini ve ilave olarak en az ödül kadar sponsorluk gelirlerini de alacaktır.

Tarihe bakarken hep tek pencereyi kullanıyoruz ama 1973 yılı Amerika için çok çalkantılıdır. Vietnam Savaşı Amerika için biter, parası yüzde 10 devalüe olur, işsizlik tavan yapar, Watergate Skandalı patlar. Gündem değişmelidir. Gündem değiştirmek için siyasi söylemler yerine sportif olayları kullanmak daha uygarca olmalıdır.

Riggs ortamı germeye ve halkın ilgisini maça çekmeye devam eder.

“Kadının yeri sırasıyla mutfak ve yatak odasıdır.”

“Billie Jean ile her ortamda oynarım. Toprak, çim, beton, mermer, tahta zeminde hatta patenle bile oynarım.”

“Neden yenerim biliyor musunuz? Çünkü o bir kadın ve duygusal olarak dengesiz!”

“Kadınlar erkeklerin yüzde 25’i kadar tenis oynuyor dolayısıyla ödülün de yüzde 25’ini almaları doğrudur.”

GÖSTERİ MAÇI

Court maçından önce sıkı bir hazırlık kampı geçiren Riggs, dünya 1 numarası karşısındaki rahat galibiyetinin etkisiyle Billie Jean maçına önem vermez ve bütün yazı partilerde geçirir. Billie Jean ise normal turnuva programına devam etmektedir.

20 Eylül 1973 tarihinde Houston’da 30 bin seyirci önünde korta çıkarlar. Televizyon ekranından da 90 milyon izleyicinin bu tarihi (!) gösteriye tanıklık ettiği söylenir. Aslında tam bir karnaval ve gösteridir. Billie Jean korta Kleopatra kostümüyle çıkar, ilk üç oyunda tenis ayakkabısı yerine mavi süet yürüyüş ayakkabısı giyer, Riggs de aynı şekilde sarı bir ceketle oynar. 

Tipik bir servis voleci Billie Jean King ilk sette etkili winner vuruşlarla Bobby Riggs’in dengesini bozar ve 6-4 kazanır. İkinci setin başında denge kurmaya çalışan Riggs başarılı olamaz ve 6-3 kaybeder. Bu bir gösteri maçıdır ve bir set daha oynanır. Artık Riggs çok yorulmuştur ve bu seti de 6-3 kaybeder. 

“Eğer maçı kaybetseydim kadın tenisi 50 yıl geri giderdi. Maçı kaybetseydim kadın tenisinin geleceği büyük yara alırdı ve bu olay kadının özsaygısını olumsuz etkilerdi.”

Maçtan sonra Billie Jean King böyle diyordu. Bir gösteri maçı kadının spor dünyasındaki yerini ve geleceğini bu kadar etkiler miydi? Biraz şüpheli bence.

Tabii gösterinin etki alanı ve medya ilgisi büyük olunca zaman içinde söylentiler de artarda gelecektir. Riggs’in bahisten zaten 100 bin Dolar garanti para kazanması sağlandığı için maçı bıraktığı, işin içinde bahis mafyasının olduğu yazılıp çizilmişti. 

Her ne olursa olsun ‘Cinsiyetler Savaşı’ Billie Jean King’i Amerika’nın süperstarı haline getirmiştir. Maçtan sonra ödül çekini ünlü boksör George Foreman elinden aldıktan sonra spor ayakkabısı, tenis raketi hatta diş macunu ve saç bakım ürünleri firmalarıyla sponsorluk anlaşmaları yapmış ve ertesi yıl o günün parasıyla 1 milyon Dolar gelir beyan etmişti.

1983 yılında profesyonel tenis hayatına veda ederken arkasında altı Wimbledon ve dört US Open şampiyonluğu vardı. Kadın Tenisçiler Birliği, Kadın Spor Dergisi, kadın sporcuların haklarını savunan bir hukuk vakfı ve kadın tenis ligi gibi önemli faaliyetlerin altında hep Billie Jean King imzası vardır. 

Yine de Billie Jean King dendiğinde akıllara bu zafer gelir çünkü medya böyle haberleri ve sansasyonları sever, insanlar da medya ne derse onu aklında tutar. Beşeri hafızaya medya mı yön veriyor acaba?

“Bir gün öldüğümde cenaze törenimde hiç kimse benim hakkımda konuşmayacak. Sadece orada öylece durup o gece Bobby Riggs’i nasıl yendiğimi birbirlerine anlatacaklar.”

Biraz sitem dolu, biraz kırgın bu sözler fakat bu yazı da Billie Jean King’in sayısız zaferlerini değil tek bir zaferini anlatıyor değil mi?