Elveda Berlin

Türler arasında dolaşmaktan hoşlanan çok yönlü yönetmen Fatih Akın, yüreklere hitap eden bir filme imza attı.

Viktor APALAÇİ Sanat
13 Ekim 2016 Perşembe

ELVEDA BERLİN (TSCHİCK)

Yön: Fatih Akın

Sen: Hark Bohm- Lars Hubric- Seren Yüce

Müz: Vince Pope

Gör: Rainer Klausmann

Oyn: Tristan Göbel- Anand Batbileg- Nicole Mercedes Müller- Alexander Scheer- Uwe Bohm- Anja Wendel

 

Fatih Akın yurtdışında yaşayan (Ferzan Özpetek ile birlikte) en iyi iki Türk yönetmenden biri.

Karadeniz’de çektiği ‘Cennette Çöplük’ adlı nefis belgeseli ile birlikte, son yıllarda iki iddialı film yaptı: ‘Aşka Ruhunu Kat/Soul Kitchen’ ve Ermeni soykırımı üzerine ‘Kesik’. Bu iki film iyi eleştiriler almadı.

Türler arasında dolaşmaktan hoşlanan, çok yönlü bir yönetmen olan Fatih Akın, son filmi ‘Elveda Berlin/Tschick’ ile bu kez, yol filmi formatında komedi türünü deniyor.

Fatih Akın’ın içinde bulunmadığı üçlü bir senaryo ekibinin elinden çıkma film, Alman yazar Wolfgang Herndorf’un 30 dile çevrilmiş popüler romanından alınma.

Karakterleri çok iyi işlenmiş bu zengin senaryodan, Fatih Akın alçakgönüllü, sempatik, samimi, yüreklere hitap eden başarılı bir film yapmış.

‘Elveda Berlin’ tansiyonu hiç düşmeyen, izleyiciyi perdeye bağlayan, ritmini her daim koruyan, iyi çekilmiş sımsıcak bir film.

Film aynı sınıfta okuyan 14 yaşındaki iki yeni yetmenin büyüme öyküsünü anlatıyor.

İddiasız olmasına rağmen büyüme sancılarına odaklanan bu film, neşeyle hüznü harmanlamakta çok başarılı.

Fatih Akın’ı şöhrete ulaştıran ilk dönem filmlerini hatırlatan yapısıyla, ‘Elveda Berlin’ olgun mizanseni, kıpır kıpır sinema diliyle öne çıkıyor.

Fatih Akın biri Alman, diğeri Slav kökenli göçmen kahramanları üzerinden, gençlikten olgunluğa geçmenin sancıları, batı toplumuna entegre olmaya çalışan göçmenlerin yaşadığı sorunlar üzerine ilginç şeyler söylüyor.

Filmlerinde müzikten iyi verim almakla bilinen ustalığını Fatih Akın ‘Elveda Berlin’de de tekrarlıyor. Vince Pope’un imzasını taşıyan müzikler, bilhassa piyanist Richard Clayderman’dan titizlikle seçilmiş parçalar mizansene katkıda bulunuyor.

Büyük bölümü Alman taşrasında geçen bu yol filmi Fatih Akın’ın ilk dönemindeki başarılı işlerinden biri olan ‘Temmuz’da’yı akla getiriyor.

GENÇLİKTEN OLGUNLUĞA GEÇME SANCILARI

Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, Almanya’da da toplumun mozaiğine karışan yabancı kökenlilerin de bulunduğu bir lisede okuyan kahramanımız Maik, zengin bir ailenin çocuğu olmasına rağmen, annesi ve babasının yaşadığı sorunlarla boğuşmaktadır.

Alkolik annesi ve gözü dışarıda, bencil babasından destek görmez. 14 yaşındaki Maik sınıfının en güzel kızlarından Tatyana’ya âşıktır. Ancak bu tek taraflı bir aşktır. Maik, Tatyana’nın yaklaşan doğum günü partisine davet edilme hayaliyle yaşıyordur.

Sınıfa yeni gelen ve Maik’in yanına oturtulan, Slav kökenli Tschichatschow (kısa adıyla Tschick), uzun boylu, eksantrik saç kesimli, serseri ruhlu ilk bakışta itici, isyankar, garip ve gizemli bir çocuktur.

Aile hayatı sorunlu olan Maik, başına dert açacağına inandığı bu yeni komşusuna tavır koyar. Ancak gelişmeler bu iki öğrencinin, yalnızlıktan ve iletişimsizlikten kaynaklanan ortak yazgıları olduğunu ortaya koyar.

Kopuk bir ailede büyüyen Maik, okulun yaz tatiline girdiği günlerde, annesinin bir rehabilitasyon merkezine yattığını, babasının da fütursuzca genç metresiyle iş gezisine çıktığını görür.

Evine, çaldığı bir arabayla sürpriz bir ziyaret yapan Tschick’in kendisine katılması yolunda yaptığı teklifi kabul eder. Tatyana’nın yaş günü partisine davet edilmeyen bu ikilinin ortak yanları sınıfın sevilmeyenleri arasında bulunmalarıdır.

Davet edilmedikleri partiye gidip, Maik’in özenle çizdiği portreyi Tatyana’ya hediye etmesi ve eksantrik hareketleriyle ilgi çeken ikili arasında sıra dışı bir dostluk gelişir. İki kafadar çalıntı arabayla plansız programsız bir yolculuğa çıkarlar.

Taşrada karşılaştıkları bol çocuklu bir ailenin masasına davet edilirler.

Paraları bitince TIR’ların depolarından benzin çalmak için gereken hortumu ararken, kendileri gibi serseri ruhlu, İsa adlı bir kıza rastlarlar.

SIRADIŞI BİR DOSTLUK

Macerada sınır tanımayan üçlü grup çılgınca eğlenirken, kader birliği içinde olmanın verdiği rahatlıkla birbirlerine destek olurlar. Ablasını ziyaret etmek için Prag’a gitmeyi düşünen İsa’ya gerekli parayı verip, amacına ulaşmasını sağlarlar.

Alman doğasının göbeğine yapılan bu amaçsız yolculukta, ikili arasında gelişen sürpriz olaylar neticesinde sağlam bir dostluk kurulur. Bu Maik için hem kendini hem de hayatı keşfedeceği bir maceraya dönüşür.

Film renkli ve sürpriz bir final ile noktalanır.

‘Elveda Berlin’in şaşırtıcı üç genç oyuncusu var. Alman Tristan Göbel ve alkışlanacak bir cast araştırması sonrası bulunan Anand Batbileg’in filme önemli katkısı var.

Son bir not: Fatih Akın, Diane Kruger’e başrolü teslim ettiği ‘Aus dem Nichts’ filmine hazırlanıyor.